Herkese Merhaba,
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde geçen öğrencilik yıllarımda bakış açısı ve vizyonuyla daima örnek aldığım Ayça Akkayan Yıldırım hocamızın “Genç Hukukçuya e-Postalar” serisine birçok yeni mezun ve hukuk fakültesi öğrencisine faydalı olabileceğine inandığım bir başlıkla katkı sunmak istedim. Herkese yararlı olmasını diliyorum.
In-house avukatlık en genel anlamıyla şirket avukatlığı olarak tanımlanır. Ancak bu tanım, şirketler hukukuyla ilgilenen veya şirketlere danışmanlık yapan bir avukatla karıştırılmamalıdır. Nitekim in-house avukatlar, kamu kurumlarındaki hukuk müşavirliği yapısına benzer şekilde özel şirketlerin hukuk departmanları bünyesinde ve doğrudan şirket içerisinde çalışmaktadır.
Açıkçası hukuk fakültesi öğrencisiyken, özel sektörde çalışan hukuk bölümü mezunlarının sadece serbest olarak veya bir hukuk bürosu bünyesinde çalışabildiklerini düşünüyordum. Bu bakımdan in-house avukatlık hakkında hemen hemen hiç fikrim yoktu. Mezuniyetimin ardından yaptığım iş görüşmeleri sırasında keşfettiğim in-house avukatlığın kendime en uygun çalışma biçimi olduğunu fark ettim. Staj ve sonrası mesleki aşamalarda gerçekten de en doğru kararı vermiş olduğumu gördüm. Bunda en temel etken şirket içerisinde yer alan farklı departmanlar ve farklı uzmanlıklarla temas etmek oldu. Bunun bir hukukçuya en başta pratik bir bakış kattığına inanıyorum. Nitekim salt bir hukuk bürosunda geçen staj döneminde bulunduğumuz çevrede sadece meslektaşlarımızla birlikteyken, bir şirket içerisinde finans, pazarlama, muhasebe, insan kaynakları, vergi, satış vb. birçok farklı departmanla temas etme ve farklı disiplinlerin çalışma şekillerini gözlemleyerek multidisipliner bir çalışma ortamı yakalama fırsatı oluyor. Bu çoklu disiplin ise gerek mesleki anlamda kurumsallık taşımanıza gerekse hukukun arka planındaki ticari ve idari konuları daha kolay özümsemenize katkı sağlıyor. Şirkette bulunan ve sektörel deneyime sahip kişilerle birlikte çalışmak da size eşsiz bir deneyim fırsatı sunuyor. Ayrıca tam zamanlı şekilde bir kurum içerisinde olmak bulunduğunuz sektörü ve piyasayı daha iyi tanımanızı sağlıyor.
Uluslararası bir şirket bünyesinde çalışmanız halinde ise, hem yabancı dil bakımından kazanım sağlamanız hem de ilerleyen süreçte bulunduğunuz şirketin yapısına bağlı olarak yurtdışında çalışma imkânı edinmeniz de söz konusu olabilir. Ayrıca böyle bir şirkette belirli dönemlerde yapılan yurtiçi ve yurtdışı iş seyahatlerine katılabilir, yurtdışında aynı konumdaki meslektaşların tecrübelerini öğrenip ve şirketlerin iş yapış şekillerini gözlemleyerek kişisel anlamda kendinize de büyük katkı sağlayabilirsiniz.
Hukuk departmanı olan şirketlerde genellikle hukuk müşavirleri, kıdemli avukatlar, avukatlar, stajyerler ve takip memurları bulunur. Bu yapı dışardan bakıldığında şirketin içindeki bir hukuk bürosu gibi görünse de in-house avukatlığın hukuk bürosundaki çalışma ortamından ayrılan birçok yönü vardır. Bunlardan belki de en belirgini rapor-envanter hazırlama, bütçe ve analiz oluşturma gibi bazı işletmesel işlerin de bu departmanlar tarafından yerine getirilmesidir. Böyle bir süreçte avukat aynı zamanda işletmesel bir role de bürünmektedir. Bu ve benzeri çalışmalar her ne kadar hukukla ilgisiz gibi görünse de uzun vadedeki kurumsal bir kariyer için büyük faydalar sağlayabileceğini belirtmek isterim.
In-house avukatlıkta ilgili en temel eleştiri, bir şirket veya kurum bünyesinde çalışan avukatların zamanla mesleki anlamda köreldikleri şeklindedir. Fakat ben bu tespite katılmıyorum. Çünkü körelme savını öne sürenler bir avukatın karşısına çıkan her türlü hukuki uyuşmazlığı çözebilmesi gerektiğini düşünür. Ancak hukukun bugün ulaştığı noktada bunun gerçekleşmesi imkânsıza yakındır. Nitekim her alanda uzmanlaşmanın günden güne arttığı günümüzde bir avukatın her türlü uyuşmazlıkla ilgilenmesinin en başta verilen hukuk hizmetinin kalitesini düşürme riski olduğu açıktır. Bugün nasıl hukuk fakültesinde farklı anabilim dalı ayrımları varsa benzer şekilde farklı hukuk disiplinlerinde uzmanlık kazanan avukatlara da ihtiyaç var. Özellikle, enerji hukuku, bilişim hukuku, veri koruma hukuku vb. çağdaş ve yeni hukuk alanları riskin mimimize edilmesi gereken alanlar olarak ön plana çıkıyor. Bunu sağlamanın ilk yolu ise söz konusu alanlara özgü bir formasyon elde etmekten geçiyor.
In-house avukatlık ise bu uzmanlaşmanın sağlanmasında hukukçulara büyük bir fayda sağlayabilir. Örneğin deniz hukukunu seven biriyseniz, bir denizcilik şirketinde yapacağınız staj ve devamında avukatlık tecrübesi hem deniz hukukunu derinlemesine öğrenmenize hem de, denizcilik sektörü hakkında edineceğiniz bilgi ve tecrübeyle alanda aranan isimlerden olmanızı sağlayabilir.
Özetle, hedefinizde belirlediğiniz bir hukuk alanı varsa ve henüz nerden başlayacağınızı bilmiyorsanız, in-house avukatlık tam size göre!