Hukuki danışmanlık hizmeti verdiğiniz yerli şirket yabancı taraflarla iş yapıyorsa ya da yabancılara danışmanlık yapıyorsanız, sözleşme müzakerelerini ve sözleşmenin hazırlanması işlerini Türkçe dışındaki dillerde de yürütme gereği ile karşılaşabilirsiniz.
15 Mayıs 2020 tarihli Yabancı Dilde Hukuki Yazma Becerisinin Geliştirilmesi İçin Gereken Alt Yapının Oluşturulması (I) başlıklı paylaşımda, günümüzde uluslararası iş ilişkileri ve işlemlerde ağırlıklı olarak İngilizce kullanılmakta olduğunu ifade etmiştim. Bu ifadenin gerçek durumu ifade etmekte zayıf bile kaldığını söylemem gerekir. Zira İngilizce, globalleşen dünyadaki ticari ilişkiler alanında ve buna paralel olarak da uluslararası nitelikteki hukuki iletişim ve hukuki işlemler bakımından da ortak dil (lingua franca) haline gelmiştir. (İngilizce’nin ortak hukuk dili olarak kullanımının yaygınlaşmasına ve bunun hukukçular üzerindeki etkilerine ilişkin okuma yapmak isteyenlere başlangıç için iki kaynak önereyim: Jens Drolshammer/Nedim P. Vogt, “English as the Language of Law? An Essay on the Legal Lingua Franca of a Shrinking World”, in Transatlantica – Culture, Language and Law in a Transatlantic Context, Vol. 1, Schulthess, Zurich, 2003; Martina Künnecke, “English as Common Legal Language: Its Expansion and the Effects on Civil Law and Common Law Lawyers”, European Review of Private Law 5-2016, Kluwer International BV, The Netherlands, 2016, ss. 733-758.)
İngilizce’nin uluslararası hukuki iş ve işlemler bakımından ortak dil haline geldiği olgusunu da göz önünde bulundurarak, özellikle uluslararası nitelikteki ticari sözleşmeler bakımından “sözleşme dili""nin belirlenmesi sürecini değerlendirelim.
Diyelim ki, danışanınız olan yerli şirket ile karşı taraf yabancı şirket arasında planlanan bir sözleşmenin görüşmelerini iletişiminizin ortak dili olan İngilizce olarak yürütüyorsunuz. Bu aşamada karşınıza çıkacak ilk önemli sorun sözleşmenin hangi dilde/dillerde olacağına ilişkin olacak. Sözleşme dili İngilizce mi olacak? Türkçe mi olacak? Yoksa karşı tarafın dili mi tercih edilecek? Karşı tarafın ülkesinde birden fazla resmi dil var ise bunlardan hangisi olacak? Sözleşme bu dillerin birinde mi, bazılarında mı yoksa tümünde birden mi hazırlanacak?
Aklınızdan ilk etapta geçen cevap “Madem ki uluslararası nitelikteki hukuki iletişim ve hukuki işlemler bakımından ortak dil İngilizce’ymiş, o halde cevap belli, sözleşme dili İngilizce olacak” şeklindeyse, yukarıdakilere benzer nitelikteki soruların her zaman kolaylıkla cevap bulamadığını söylemeliyim. Bir başka ifadeyle, tarafların sözleşme diline ilişkin olarak kolayca mutabakat sağlamaları mümkün olabildiği gibi, bu noktaya kolayca varılamaması da mümkün olabiliyor.
Benim özellikle dikkat çekmek istediğim nokta, sözleşme dilini belirlerken yapacağınız mesleki faaliyetin, sadece tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin yazılı olarak ortaya konulması aşaması ile sınırlı olmadığı gerçeği. Bunun çok ötesinde etkileri olabilecek, özellikle uyuşmazlık çıktığında önemli yorum problemlerine kaynaklık edebilecek bir süreci yönetiyor olacaksınız. Bu bakımdan, uygulanacak hukukun ne olacağı ve uyuşmazlıkların hangi merci önünde çözümleneceği hususları başta olmak üzere birçok soru ve sorunu bir arada değerlendirerek yönetmeniz gereken bir müzakere ve karar süreci ile karşı karşıya olduğunuzu göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Ayrıca, uluslararası nitelikteki ilişkilerde “yanlış anlaşmalar” ile sıklıkla ve kolayca karşılaşabildiğini de vurgulamak isterim. Bu bakımdan müzakereler ve devamındaki her aşamada, sosyal-kültürel-ekonomik ve sair farklılıkları hassasiyetle gözeterek mümkün olduğunca açık ve net olmaya da özen göstermeniz çok önemli. Bu hususa ilişkin sorunlara 7 Temmuz 2020 tarihli Sözleşme Hazırlamak ve Hazırladığınız Sözleşmeye Değer Katabilmek başlıklı paylaşımda da değinmiştim. Oradaki genel tespitlerime atıf yapmakla yetiniyorum. Yine aynı bağlamda 29 Temmuz 2020 tarihli Yabancı Dildeki Hukuki İfadeleriniz Ancak Onları Nakleden Sözcükleriniz Kadar İsabetli ve Etkilidir başlıklı paylaşımımdaki tespitlerimi de dikkate almanızı öneririm.
Somut olayın şartlarının pek de karmaşık görünmediği durumlarda dahi adımlarınızı aynı hassasiyetle atabilmeniz önemli. Örneğin, uygulanacak hukukun Türk hukuku olarak belirlendiği ve uyuşmazlıkların İstanbul Mahkemeleri önünde çözümleneceği hususunda da mutabık kalındığını varsayalım. Yabancı olan karşı taraf sözleşme dili olarak İngilizce’nin kullanılması konusunda ısrarlı olduğunda nasıl bir yol izleyeceksiniz? Ülkemizde halen yürürlükte bulunan ve yabancı şirket ve müesseselere, Türk vatandaşı kişiler veya Türk müesseseleri ile yapacakları iş ve işlemleri Türkçe yapma zorunluluğu getiren, 10 Nisan 1926 tarihli ve 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburî Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun’un (Kabul Tarihi: 10.04.1926, R.G. 22.04.1926/353) düzenlemelerini dikkate alarak danışanınıza Türkçe ve İngilizce olarak iki dilli bir sözleşme yapılmasının daha uygun olacağını mı tavsiye edeceksiniz? (Burada bir parantez açarak, uygulamada çeşitli sorunlara yol açan, günümüz şartlarına ve sözleşme özgürlüğü ilkesine uygun olmayan bu düzenlemenin yürürlükten kaldırılmasının isabetli olacağı yönündeki eleştirilere katıldığımı belirteyim.) Sözleşmenin iki dilli olarak yapılmasını tavsiye etmeniz halinde öncelikle bu hususu karşı tarafa gerekçeli olarak açıklamanız ve iki dilli sözleşmeyi ona da kabul ettirmeniz gerekecek. Diyelim ki karşı taraf sözleşmenin çift dilli, Türkçe ve İngilizce olmasını kabul etti. Bu noktada karşınıza ikinci büyük sorun çıkacak: İleride bir uyuşmazlık çıkması halinde hangi dildeki metnin geçerli ve bağlayıcı olacağını sorunu. İleride karşılaşılabilecek dil ve yorum problemlerinin bilinci ve öngörüsüyle mümkün olduğunca çift dilli sözleşmelerden kaçınmanızı, ancak bu yönde bir tercih kullanılırsa da uyuşmazlık halinde geçerli ve bağlayıcı olacak dildeki metnin mutlaka kararlaştırılmasını öneririm. Yabancı olan karşı taraf ile ortak iletişim dilinizin İngilizce olduğu varsayımını dikkate alırsak, karşı tarafın geçerli ve bağlayıcı olacak metnin İngilizce metin olması yönünde ısrarcı olacağını öngörmek zor değil. Tercih edilen dillerdeki (örneğimize göre Türkçe ve İngilizce olarak kaleme alınan) tüm metinlerin birbiri ile eşit düzeyde esas alınacağı da kararlaştırılabilir elbette. Ancak söylediğim çerçevede Türk Hukuku’nun uygulanacağı ve İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili olacağı bir kurguda karşı tarafın bunu kabul etmesi ihtimali de oldukça zayıf. Diyelim ki etti, bu kez metinler arasındaki farklılıklardan kaynaklanabilecek ilave yorum ihtilaflarına davetiye çıkarmış olacaksınız. Diğer taraftan bu yönde hiçbir belirleme yapılmamasının, muhtemel uyuşmazlıkların en aza indirilebilmesi için çaba harcaması esas olan bir hukukçunun (özel bir saikle yapmıyorsa) tercih etmeyeceği bir ihtimal olması gerektiğini vurgulamak isterim.
Sözün özü, sözleşme dili, muhtemel hukuki etki ve sonuçları hassasiyetle değerlendirilerek belirlenmeli. Bu değerlendirmeyi yaparken de, somut olayın veri ve özellikleri, ilişkinin karşı tarafının kim olduğu, uygulanacak hukukun ne olduğu ve uyuşmazlıkların hangi merci önünde çözümleneceği gibi hususlar, diğer muhtemel etkenlerle birlikte mutlaka göz önünde bulundurulmalı. Sözleşmenin dili, uygulanacak hukuk ve uyuşmazlıkların çözümünde yetkili olacak merci üçlüsü arasında özellikle dil bakımından uyumsuzluk olduğunda çıkabilecek problemler bazen hayal gücünün sınırlarını dahi zorlayabiliyor!