Danışmanlık hizmeti verdiğiniz ya da in-house olarak çalıştığınız yerli şirketin yabancı karşı taraf ile arasındaki sözleşme ilişkisinin Katar Hukuku’na tabi olduğunu ve aynı zamanda da uyuşmazlık halinde Katar Mahkemelerinin yetkisinin kabul edildiğini uyuşmazlık çıktıktan sonra fark ediyorsanız…Kötü sürpriz…Filmi başa saralım…
Günümüz piyasa şartlarında uluslararası ticari sözleşmelerle karşılaşmamız artık son derece olağan. Her gün farklı ülkelerden sayısız taraf iş bağlantısı kuruyor ve anlaşmaları (çoğu kez) yazılı sözleşmelerde vücut buluyor.
Diğer taraftan globalleşme, sözleşme hukukundan yararlanan tarafların karşılaştıkları hukuki ihtiyaçlarda değişikliklere yol açmaya devam ediyor. Bundan otuz yıl öncesinde karşılaşılan ve güncel olan sorunlar ile bunların etkilerinin bugün birçok bakımdan farklı olduklarını söyleyebiliriz.
Uluslararası nitelikteki bir ticari sözleşmeye taraf olanların globalleşmenin etkisiyle boyut değiştiren ve giderek artan hukuki güvenlik ve belirlilik ihtiyacı, sözleşmenin dilinden sözleşme ilişkilerinin tabi olacağı hukukun seçimine oradan da uyuşmazlıkların çözümünde takip edilecek yollara kadar birçok farklı alandaki tercihlerine yansıyor. Yansı(ya)madığı durumlarda ise tarafların bundan çeşitli şekillerde zarar göreceği tartışmasız. Elbette bu noktada hukukçuların yönlendirmesi hayati önem arz ediyor. O halde günümüzde uluslararası ticari sözleşmeler ile ilgili mesleki faaliyetler yürüten hukukçuların, globalleşmenin sözleşme hukukunu ne şekilde etkilediğini ve etkilemekte olduğunu son derece iyi analiz ederek donanmış olmaları bir lüks değil gereklilik.
“Sözleşme Dili”nin Belirlenmesi Üzerine başlıklı 26 Kasım 2020 tarihli yazımda sözleşme müzakerelerinin ve sözleşmenin hazırlanması işlerinin Türkçe dışındaki dillerde de yürütülmesine ilişkin tespit ve değerlendirmelerimi; 16 Ocak 2020 tarihli yazımda ise sözleşme dili olarak İngilizce kullanımından kaynaklanan dil ve yorum sorunlarına ilişkin tespit ve değerlendirmelerimi paylaşmıştım. Ayrıca “ULUSLARARASI TİCARİ SÖZLEŞMELERDE SÖZLEŞME DİLİ OLARAK İNGİLİZCE KULLANIMINDAN KAYNAKLANAN DİL ve YORUM SORUNLARI” başlıklı makalemde de sözleşmelere ilişkin dil ve yorum sorunlarını detaylı olarak ele almıştım.
Her iki yazıdaki ve söz konusu makalemdeki değerlendirmelerimin büyük resimde globalleşmenin sözleşme hukukuna olan etkilerine ilişkin olduğunu söyleyebiliriz. Yine girişteki örneğimizi kullanarak bu kez globalleşmenin farklı bir boyuttaki etkilerine odaklanarak ilerleyelim.
Danışmanlık hizmeti verdiğiniz ya da in-house olarak çalıştığınız yerli şirketin yabancı karşı taraf ile arasındaki sözleşme ilişkisi daha kurulurken ilişkinin niteliğini, tarafların ticari tercihleri ile hak ve borçlarını detaylı şekilde analiz ettikten sonra; karşı tarafa ilişkiye Türk Hukuku’nun uygulanmasını ve uyuşmazlık halinde Türk Yargısının yetki alanını kabul ettirebilmenin mümkün olmadığını varsayalım. Nasıl ilerleyeceksiniz? Müvekkilinizin ticari amaçları ve somut olayın özellikleri ile örtüşen ihtiyaçlarına uygun olan ve mümkün olduğunca açık, net düzenlemeler içeren bir hukuk ile yine mümkün olduğunca (farklı açılardan) avantajlı bir tahkim prosedürü üzerinde mutabık kalınmasını sağlamak üzere yönlendirme yaparak ilerleyeceksiniz. Bu çerçevedeki muhtemel opsiyonları analiz edebilmek de öncelikle sağlam bir borçlar hukuku alt yapısını, sonra geniş bir karşılaştırmalı hukuk vizyonunu ve dünyada sözleşmeler hukuku alanında neler olup bittiğinin farkında olmayı, değişme ve gelişmeleri belirli bir sistematik içinde değerlendirebilmeyi gerektiriyor.
Bu vizyona sahip olabilmek de ÖRNEĞİN:
VÂKIF OLMAYI GEREKTİRİYOR.
PEKİ BUNU NASIL SAĞLAYACAKSINIZ?
Donanımınızı sağlamak için, gelişme, değişme ve bunların getirdikleri ihtiyaçlar ile bunları karşılamak amacıyla yerel, bölgesel ve global boyutta atılan adımları belirli bir sistematik içinde özümsemeniz gerekiyor. Bunun için de gelişmeleri takip etmeli, araştırma yapmalı ve repertuvarınızı geliştirmelisiniz. Yukarıdaki ipuçlarından hareketle kendi kaynak araştırmanızı yaparak yola çıkmanızı, ne kastettiğimi adım adım çözümlemenizi öneririm. Yabancı kaynaklardan okuma yapmak isteyenler, DOES TURKEY (NEED TO) PARTICIPATE IN THE PROCESS OF HARMONIZATION OF THE EUROPEAN PRIVATE LAW? başlıklı makalemi okuyarak ve dipnotlarda yer alan kaynaklardan yararlanarak işe başlayabilirler.
BU ALT YAPIYI OLUŞTURDUKTAN SONRA
DEĞERLENDİRMELERİNİZİ FARKLI BİR BOYUTTA YAPABİLDİĞİNİZİ GÖRECEKSİNİZ
Sözleşme görüşmelerinde hukuk seçimini milli bir hukuka yönelik olarak mı yapacaksınız? Öyle ise hangi hukuku tercih edeceksiniz? Uluslararası sözleşme uyuşmazlıklarına ilişkin veriye dayalı değerlendirmeler ne gösteriyor? Karşı tarafın uluslararası sözleşmelerde en çok tercih edilen iki hukuk olan İsviçre Hukuku veya İngiliz Hukuku’nu seçme önerisini somut olayın özellikleri çerçevesinde nasıl yorumlayacaksınız? Uluslararası SOFT LAW niteliğindeki düzenlemeleri (PECL’yi ya da PICC’yi) uygulanacak kurallar olarak seçebilir misiniz? Böyle bir seçimin avantajları ve mevcut uygulamalar çerçevesinde zorlukları/sorunları neler olabilir? Böyle bir seçim yapmanız halinde uyuşmazlık çözüm yolu olarak tahkime gidileceğini kararlaştırmak söz konusu zorlukların/sorunların aşılabilmesini sağlayabilir mi? ve bu gibi daha üst düzeydeki soruları isabetle cevaplayıp, teknik detaylara ilişkin isabetli kararlar alarak ilerle(yebil)diğinizde sonuçlar da farklı olacak. Globalleşen piyasa şartlarında uluslararası ticari sözleşmelere taraf olan müvekkillerinizin/danışanlarınızın hukuki belirlilik ihtiyacını güvence altına almak adına elinizden gelen mesleki çabayı göstermiş olmanın huzurunu taşıyacaksınız. “Filmi başa sarabilsem. . .” gibi pişmanlıklara da yer olmayacak.