3 Kasım 2022 Perşembe
Kimden: RAMİZ ARSLAN
Tarih : 3 Kasım 2022
Kime : Genç Hukukçu
Konu : UZMANLAŞMA VE REKABET HUKUKU: Genç Bir Hukukçunun Notları - 2

Birinci Bölümü okumak için tıklayınız

Bir önceki yazımda aynı anda hem “her işten anlamanın”, hem de “uzmanlaşmanın” mümkün olabileceğini, hukukçular bakımından da bu yaklaşımın önemli olduğu görüşümü aktarmıştım. Yazımın bu ikinci bölümünde, uzmanlaşacağı alan olarak rekabet ve regülasyon hukukunu gözüne kestiren kişiler için, genç bir hukukçu olarak kişisel tecrübelerimi aktarmaya çalışacağım.

Diğer hukuk dallarında olduğu gibi rekabet ve regülasyon hukukunun da uzmanlaşma ve odaklanma gerektiren bir alan olduğu söylenebilir. Bu yazıda daha çok rekabet hukukuna odaklanmanın yararlı olacağı kanaatindeyim. Zira, her ne kadar piyasa aksaklığı gibi ortak endişelere dayanıyor olsalar da her bir regülasyonun ayrı bir alan olarak ele alınabilmesi mümkün. Örneğin telekomünikasyon hukukunu öğrenmek isteyen kimsenin Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu mevzuatını, enerji hukukunu öğrenmek isteyen kimsenin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu mevzuatını öğrenmesi ve bunun da ötesinde bu mevzuatların ortaya çıkmasına neden olan rekabetçi endişeleri anlaması gerekecektir.

 

REKABET HUKUKU

Rekabet hukukunun ortaya çıkışında, şirketler arası yoğunlaşmaların ve tekelleşmenin önüne geçme amacı gözlenir. Nitekim Anayasamızın 167. maddesinde, devletin mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemesini sağlayıcı tedbirleri almakla yükümlü olduğu, piyasalarda fiili ve anlaşma sonucu doğacak tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önleyeceği düzenlenmiştir.

Rekabet, insanoğlunu tarihte eşi benzeri görülmemiş bir zenginlik ve refah seviyesine taşıyan serbest piyasa ekonomisinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Rekabetin olduğu yerde piyasa oyuncuları, rakiplerinden daha kaliteli ürünleri daha uygun fiyata sunabilmek için yarışırlar. Bu yarışın tartışmasız kazananı tüketicidir. Ancak bu öyle sihirli bir mekanizmadır ki, uzun vadeli olarak rekabetten yalnız tüketici değil, bizzat rekabet eden piyasa oyuncuları dahi yararlanır.

Rekabet Kurumu’nun Perşembe Konferanslarından birinde Prof. Dr. Atilla Yayla tarafından gerçekleştirilen konuşmadaki şu sözler, rekabetin önemini çok güzel özetlemektedir:

Eğer rekabet varsa rekabetin olmasından bir tek alanda zarar görürüz. Çünkü, her birimiz bir tek şeyin üreticisiyiz, ama rekabetin olmasından sayamayacağımız kadar çok alanda fayda görürüz. Çünkü hepimiz pek çok şeyin tüketicisiyiz. Bundan dolayı rekabet herkese yararlıdır, zenginliğin altında yatan ana faktör olduğu gibi adaletin altında da yatan temel faktördür.”

(Prof. Dr. Atilla Yayla, Piyasa Ekonomisi, Rekabet ve Refah, Rekabet Kurumu Perşembe Konferansları, s. 199. https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/persembe-konferanslari-yayinlari/perskonfyyn147.pdf – Erişim tarihi: 15.10.2022)

Rekabet hukukçularının yaptığı da işte bu serbest yarış halini korumaya çalışmaktır. Belki mübalağa ettiğim söylenebilir, ancak kanaatimce rekabet hukukçusu tam anlamıyla insanlığın gelişmesi ve iyiliği için çalışmaktadır. Rekabet otoritelerinde görevli olan uzmanlar rekabeti ihlal ettiğinden şüphelenilen piyasa oyuncularını soruştururken; savunmanlık rolünü üstlenen avukatlar da keyfi uygulamaları engelleyerek rekabet hukuku kurallarının doğru uygulanmasını sağlar ve dengeyi korur. Rekabet hukuku alanında uzmanlaşan avukatlar, savunmanlık rollerinin yanında bir taraftan da danışmanlık verdikleri müvekkillerinin rekabet hukuku sınırları içinde kalmalarını temin ederler.

Kanaatimce rekabet hukuku alanında çalışan bir avukat olmanın en iyi yanı da budur. Zira rekabet hukukçuları toplumsal refahı artıracak çalışmalarıyla toplumun bir parçası olarak kendi refah seviyelerini de artırmış olurlar.

Rekabet hukukunun diğer bir güzel yanının ise, çok çeşitli sektörlerden müvekkilleri yakından tanıyabilmek olduğu söylenir. Rekabet hukuku alanında çalışıyorsanız, bir şirketin nasıl üretim yaptığını, hammaddelerini nasıl temin ettiğini, müşterilerini nasıl bulduğunu, insanların hayatlarına nasıl dokunduğunu öğrenirsiniz. Şirketin nasıl rekabet ettiğini, çoğu zaman şirketin tepe yönetimi kadar iyi bilirsiniz. Elbette kimi zamanlar kendinizi “hukukçuluğun” sınırlarında bulabilirsiniz; yaptığınız işin hukukçuluk olup olmadığını sorgulayabilirsiniz. Zira hukuk fakültesinde öğrendiğimiz hukuk anlayışının sınırlarında işlerdir bunlar. Ancak kanaatimce asla bitmeyen bir öğrenme serüvenidir bu. Zira piyasalar değiştikçe rekabet hukukçusu olarak siz de değişirsiniz.

 

İYİ BİR REKABET HUKUKÇUSU OLABİLMEK

Peki, genç bir hukukçu olarak nasıl iyi bir rekabet hukukçusu olabiliriz?

Peşinen söyleyeyim, ne yazık ki bu sorunun cevabını bilmiyorum. Fakat elimden geldiğince cevabı bulmaya gayret ediyorum. Özellikle etraflarında olmaya çalıştığım rekabet hukukçularını, genç ya da tecrübeli meslektaşlarımı izliyor ve onlardan bir şeyler “kapmaya” çalışıyorum. Birlikte çalışmaktan kıvanç duyduğum bu harika rekabet hukukçularını gözlemlediğimde, ortak bazı özellikler dikkatimi çekiyor.

Gözlemlerim, iyi bir rekabet hukukçusu olabilmek için bazı temellere sahip olmak gerektiğini söylüyor. Bu temellerin ne rekabetle ne de hukukla ilgili olduğunu görüyorum: Doymak bilmez bir merak, yapılan işe yönelik bitmez bir heyecan, zorluklar karşısında yılmaz bir azim. Bu yazıyı okuyanların zaten bu kavramlara aşina olduğu ve hayatlarında bu nitelikleri yaşatmaya gayret ettikleri kanaatindeyim. Bu nedenle daha çok “hukukçuluk” tarafına eğilmek isterim.

İyi rekabet hukukçularında gözlediğim önemli bir özellik hukukçuluğun ötesine geçebilmek. Yeri geldiğinde hukukçu kimliğinin oluşturduğu kalıpların dışına çıkabilmek, önemli rekabetçi parametreleri anlayabilmek için önem kazanıyor gibi görünüyor.

Rekabet hukuku alanında en önemli noktalardan birinin de rekabet iktisadını ve işletmelerin nasıl rekabet ettiğini anlayabilmek olduğunu gözlemliyorum. Serbest piyasa ekonomisinin koşullarının anlaşılması, rekabet hukuku kurallarının bu ekonomik modeli nasıl desteklediğinin görülebilmesi önem arz ediyor. Hangi alanda çalışıyor olursak olalım, avukatlar olarak ekonomiyi anlayabilmek kanaatimce bir gereklilik. Rekabet hukuku alanında ise ekonomiyi anlayabilmek yeterli olmuyor, ekonomiyi “çok iyi anlayabilmek” gerekiyor. Nitekim formal bir hukuk eğitimi almamış iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarının da bu yönlere olan aşinalıklarıyla kimi zaman hukukçulardan daha iyi “rekabet hukukçusu” olduklarını görebiliyoruz.

 

 

Rekabet hukukuna özgü kaynaklara geçmeden önce son olarak yabancı dil yeterliliği konusunu vurgulamak isterim. Rekabet hukukunun dilinin genellikle İngilizce olduğu söylenebilir. Belki Rekabet Kurumu kararlarını okuyup anlayabilmek için İngilizceye ihtiyaç duymuyoruz; ancak yabancı kaynakları ve özellikle Avrupa Birliği uygulamalarını takip edebilmek için İngilizce bilmek son derece önemli. Rekabet hukuku dünya genelinde en genç hukuk alanlarından biri. Ancak Türkiye’de bu alan çok daha genç. Dolayısıyla rekabet hukuku alanında bir konuyu inceleyeceğimiz ya da savunmanlık yapacağımız zaman, Avrupa Komisyonu’nun ve Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın geçmiş kararlarını gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu noktada da İngilizce şart oluyor.

 

REKABET HUKUKU KAYNAKLARI

Rekabet hukukuna adım atmadan önce aklımdaki önemli sorulardan biri şuydu: Rekabet hukukuna nereden giriş yapmalıyım? Deneme yanılma yöntemiyle bu soruya cevap ararken farklı yöntemlere ve kaynaklara denk geldim.

Kanaatimce bir alanda uzmanlaşmanın en sağlam yolu, o alanda fiilen çalışmak. Yani kişinin rekabet hukuku pratiğini en iyi öğrenebileceği okul, bizzat rekabet hukuku avukatlığı yapacağı hukuk bürosu. Bununla birlikte henüz rekabet hukuku alanında fiilen çalışmaya başlamadan önce, rekabet hukuku alanında kendi kendimizi geliştirmeye başlamamız ve kaynakları incelememiz tavsiye edilir.

Günümüzde neredeyse her hukuk fakültesi, rekabet hukukunu zorunlu ya da seçimlik ders olarak öğrencilerine sunuyor. Fakültede okutulan bu derslerde rekabet hukukuna ilişkin bir temel edinmek mümkün. Bunun yanında Rekabet Hukuku ve Politikası Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin her yıl düzenlediği Rekabet Hukuku Sertifika Programı gibi eğitim programları da çok faydalı elbette.

Fakat rekabet hukuku alanında temel edinebilmek için rekabet hukuku dersi almak ya da eğitim programlarına katılmak olmazsa olmaz değil. Rekabet hukuku alanında temelimizi kendi kendimize inşa etmemiz mümkün. Güzel haber: Rekabet hukuku alanında çok sayıda kaynak açık erişimde ve internette mevcut.

Rekabet hukuku alanında ilk okumalarını yapacak olanlara öncelikle yukarıda da bahsi geçen Atilla Yayla’nın Perşembe Konferansı sunumunu okumalarını tavsiye edebilirim. Oldukça kısa bir metin olsa da rekabet hukukunu ve piyasa ekonomisini anlayabilmek için son derece aydınlatıcı bir eser olduğu kanaatindeyim. (Prof. Dr. Atilla Yayla, Piyasa Ekonomisi, Rekabet ve Refah, Rekabet Kurumu Perşembe Konferansları https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/persembe-konferanslari-yayinlari/perskonfyyn147.pdf – Erişim tarihi: 15.10.2022)

Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (Rekabet Kanunu) çok sade bir yasa olduğu söylenir; rekabet hukuku meselelerinin tamamı üç madde etrafında döner: 4. maddede rekabete aykırı anlaşmalar, 6. maddede hâkim durumun kötüye kullanılması yasaklanır. 7. maddede ise yoğunlaşma işlemleri yani birleşmeler ve devralmalar düzenlenir. Elbette bu üç sade hüküm, kendilerini engin bir ikincil düzenleme ve içtihat ile uygulayıcılara sunmaktadır.

Uygulama tarafındaki kaynaklardan en önemlisi, Rekabet Kurulu’nun kararlarıdır. Özellikle rekabet ihlallerine ilişkin Kurul kararları, delillerle birlikte sürükleyici birer okumaya dönüşebiliyor. Rekabet Kurumu’nun resmi internet sitesinde Kurul kararları güncel olarak yayımlanıyor ve 1997 yılından günümüze okuyabileceğiniz binlerce karar bulunuyor. Rekabet Kurulu kararları için: rekabet.gov.tr/tr/Kararlar

Rekabet Kurulu kararları elbette yargısal denetime tabi. Kurul kararlarının akıbetini takip etmek isterseniz, yine Rekabet Kurumu’nun internet sitesinden iptal davalarını inceleyebilirsiniz. İptal davalarını takip edebileceğiniz sayfalar: rekabet.gov.tr/tr/Davalar ve rekabet.gov.tr/tr/Safahatlar

Öte yandan rekabet hukuku alanında bir konu hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak isterseniz, Rekabet Kurumu uzmanlarının uzmanlık tezlerine Kurum’un internet sitesinden erişebilirsiniz: rekabet.gov.tr/tr/Sayfa/Yayinlar/uzmanlik-tezleri

Bunların yanında Rekabet Kurumu’nun internet sitesinde yayımlanan Kılavuzlar, Rekabet Kanunu’nun ve tebliğlerin uygulanmasına yönelik soru işaretlerini gideren önemli kaynaklardan: rekabet.gov.tr/tr/Sayfa/Mevzuat/-kilavuzlar

Rekabet hukukçuları olarak Avrupa Birliği rekabet hukuku içtihadını yakından takip etmemiz gerekiyor. Avrupa Birliği rekabet hukukundaki gelişmeleri ve Avrupa Komisyonu’nun kararlarını, Komisyon’un resmi internet sitesi üzerinden inceleyebilirsiniz: https://competition-policy.ec.europa.eu/index_en

Yukarıda bahsi geçen resmi kaynakların yanında, uygulamaya yönelik bağımsız yayım yapan çeşitli bloglar da bulunuyor. Bu blog sitelerindeki yazılar bizzat rekabet hukuku alanında çalışan avukatlar ve danışmanlar tarafından kaleme alındığı için pratikteki meseleleri tanımak bakımından değerli. Bu alanda en sık güncellenen site olarak benim de katkıda bulunduğum Rekabet ve Regülasyon Blog’u tavsiye edebilirim: rekabetregulasyon.com

Öte yandan rekabet ve regülasyon alanında kendisini kitaplarla geliştirmek isteyenler için, benim şahsen yararlandığım birkaç eser paylaşabilirim:

  • Nurkut İnan, Rekabet Hukuku Yazıları, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü
  • İ. Yılmaz Aslan, Rekabet Hukuku (Teori ve Uygulama), Ekin Basım Yayın
  • Şahin Ardıyok, Regülasyon Hukuku, Oniki Levha Yayınları

Kanaatimce bu kaynakları inceleyenler, rekabet ve regülasyon hukuku alanında sağlam bir temel oluşturabilirler.

 

REKABET ve REGÜLASYON UZMANLAŞMAK İÇİN HARİKA BİR ALAN

Yazımı bitirirken önemli olduğunu düşündüğüm birkaç hususu hatırlatmak isterim. Bir yandan her işten anlamanın, diğer yandan bir alanda uzmanlaşmanın hukukçular için gerekli olduğu kanaatindeyim. Ayrıca rekabet ve regülasyon hukukunun uzmanlaşmak için harika bir alan olduğu düşüncesindeyim. Bununla birlikte uzmanlaşmanın, hem de rekabet ve regülasyon hukuku gibi özel bir alanda uzmanlaşmanın son derece zorlu olduğunu hatırlatmalıyım. Nitekim genç bir hukukçu olarak meslekte geçirdiğim birkaç yılda bu zorlukları tecrübe etme imkânı buldum, buluyorum. Bu zorlukların gün geçtikçe azalmayacağını, aksine artacağını da ifade etmeliyim. Fakat aşamalı bir şekilde artan bu zorlukların gerek hukuki gelişim gerek karakter gelişimi anlamında bir gereklilik olduğu kanaatindeyim. Zira zorluklar arttıkça, zorluklara karşı mukavemetimizin de o ölçüde artabildiğini görüyorum. Yazımın kapanışını John. F. Kennedy’nin bir sözüyle yapmak isterim: “Kolay hayatlar dilemeyin. Daha güçlü olmayı dileyin” (İngilizce orijinali: “Do not pray for easy lives. Pray to be stronger men”).

 

Serinin sonu…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.