23 Nisan 2025 Çarşamba
Kimden: GİZEM HALİS KASAP & ŞEVKİ KARADUMAN
Tarih : 23 Nisan 2025
Kime : Genç Hukukçu
Konu : Bir Editörün Gözünden: Uluslararası Yayıncılığın Sessiz Kodları ve Genç Akademisyenler İçin Stratejik Bir Kılavuz

Değerli katkıları ve yol gösterici paylaşımları için Şevki Karaduman’a içtenlikle teşekkür ederim. GHK

 

GHK: Merhaba ve hoş geldiniz. Hukuk eğitiminizden doktora sürecinize, oradan da The Journal of World Intellectual Property dergisinde associate editörlük görevine uzanan yolculuğunuzu kısaca bizimle paylaşır mısınız? Fikri mülkiyet alanına yönelmenizde etkili olan kişisel ya da akademik motivasyonlar nelerdi?

 

ŞK: Yolculuğum Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde lisans eğitimiyle başladı (2013-2017). Mezuniyet sonrası bir süre stajyer avukat olarak çalıştım. Ancak stajım sırasında 1416 sayılı Kanun kapsamında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından verilen bursa başvurdum. ALES puanı ve not ortalaması üzerinden mülakata katılmaya hak kazandım. Mülakat sonrasında bursu kazandıktan sonra İngiltere’deki okullara yüksek lisans için başvurularda bulundum. Özellikle teknolojinin hukuka etkileri üzerine yoğunlaşmak istedim. Bu doğrultuda 2018-2019’da Londra Queen Mary Üniversitesi’nde Fikri Mülkiyet Hukuku üzerine yüksek lisans (LL.M.) yaptım. Bu alandaki dinamizm, yaratıcılıkla ve inovasyonla olan doğrudan ilişkisi beni çok etkiledi. LL.M. sırasındaki dersler, özellikle uluslararası boyut ve güncel teknolojik gelişmelerle ilgili tartışmalar, bu alanda uzmanlaşma isteğimi pekiştirdi. Yüksek lisansımı tamamladıktan sonra avukatlık stajımı yeniden başlatarak tamamladım ve İstanbul Barosu’na kaydoldum. Ardından 2020’de University of Sussex’te yine Fikri Mülkiyet Hukuku alanında doktora programına başladım ve 2024’te tamamladım. Doktora sürecim devam ederken, Nisan 2023’ten itibaren The Journal of World Intellectual Property‘de Associate Editor olarak görev aldım. Bu göreve gelmemde doktora sürecimde danışmanlığımı yapan hocam Dr. Andres Guadamuz vesile oldu. Kendisi dergide Editor in Chief olarak görev yapıyor. Bu görev bana akademik yayıncılık sürecini içeriden görme fırsatı sundu. Doktora sonrası ise akademik kariyerime Türkiye’de devam ediyorum. Eylül 2024 itibarıyla Yalova Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaya başladım. Fikri mülkiyete yönelmemdeki temel motivasyon, sürekli gelişen teknoloji ve sanat dünyasıyla hukukun kesiştiği bu dinamik alanın hem toplumsal ilerleme hem de bireysel yaratıcılık için taşıdığı kritik önemi fark etmemdi diyebilirim.

 

GHK: Akademik kariyerinizin erken bir evresinde böyle bir editoryal sorumluluk üstlenmek nasıl bir deneyim oldu? Associate editörlük hem akademik üretiminizi hem de akademik dünyaya bakışınızı nasıl etkiledi?

 

ŞK: Doktora sürecimde, yani akademik kariyerimin henüz başındayken bir Associate Editörlük görevi üstlenmek hem heyecan verici hem de oldukça öğretici bir deneyimdi. Başlangıçta yoğun doktora çalışmalarımın yanında bu sorumluluğu almak gözümü korkutsa da kısa sürede ne kadar geliştirici olduğunu fark ettim. Yayıncılık sürecinin “mutfağını” görmek, dünyanın farklı yerlerinden gelen, farklı metodolojilerle yazılmış makaleleri değerlendirmek, alanın güncel trendlerine ve tartışmalarına dair inanılmaz bir perspektif kazandırdı. Bir makalenin yayına kabul edilmesindeki kalite standartlarını, argüman yapısının önemini, metodolojik titizliğin ne anlama geldiğini çok daha net gördüm. Bu süreç, kendi akademik yazılarıma daha eleştirel ve özenli yaklaşmamı sağladı. Başkalarının çalışmalarındaki güçlü ve zayıf yönleri analiz ederken, kendi yazımdaki eksikleri de daha kolay fark etmeye başladım. Aynı zamanda, farklı coğrafyalardan araştırmacıların benzer konulara ne kadar farklı açılardan yaklaşabildiğini görmek, akademik dünyaya bakışımı zenginleştirdi ve çeşitliliğin önemini bir kez daha vurguladı.

 

GHK: Sizce bir makale göndermeden önce yazarın kendine hangi üç soruyu mutlaka sorması gerekir? Özellikle fikri mülkiyet alanında çalışan bir araştırmacının metnini gönderime hazır hale getirmesi için temel bir kontrol listesi yapsanız nasıl olurdu?

 

ŞK: Editörlük deneyimim, bir makalenin başarısında yazarın özeleştirisinin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Göndermeden önce her yazarın kendine şu üç temel soruyu sorması gerektiğine inanıyorum:

  1. Bu çalışma alana gerçekten özgün ve anlamlı bir katkı sunuyor mu? Yani, sadece mevcut bilgiyi tekrarlamak yerine, literatürdeki bir boşluğu mu dolduruyor, yeni bir perspektif mi getiriyor, yoksa mevcut bir tartışmaya önemli bir boyut mu katıyor?
  2. Argümanım yeterince açık, sağlam kanıtlarla desteklenmiş şekilde ve mantıksal bir bütünlük içinde mi sunuluyor? Okuyucu, iddialarımı ve bu iddialara nasıl ulaştığımı kolayca takip edebiliyor mu?
  3. Bu makale, hedeflediğim derginin amaç ve kapsamına, okuyucu kitlesine ve akademik standartlarına uygun mu? Derginin son sayılarını inceleyerek bu soruya dürüstçe cevap vermek önemli.

Fikri mülkiyet alanında çalışan bir araştırmacı için temel bir kontrol listesi ise şunları içerebilir:

  • Başlık/Özet: Çalışmanın özünü yakalıyor mu? Anahtar kelimeler doğru seçilmiş mi? İlgi çekici ve net mi?
  • Giriş: Konunun önemi, araştırma sorusu/tez, literatürdeki boşluk ve çalışmanın katkısı açıkça belirtilmiş mi? Makalenin yol haritası sunuluyor mu?
  • Literatür Taraması: Alanın temel ve güncel uluslararası literatürüne hakimiyet gösteriyor mu? Çalışma, mevcut bilgi birikimi içinde nerede duruyor?
  • Metodoloji: Kullanılan yöntem (karşılaştırmalı analiz, vaka incelemesi, doktrin analizi vb.) açıkça tanımlanmış ve gerekçelendirilmiş mi?
  • Analiz/Argümantasyon: İddialar mantıksal bir sıra izliyor mu? Yasal düzenlemeler, içtihatlar, doktrin veya diğer verilerle yeterince destekleniyor mu? Karşı argümanlar dikkate alınmış mı?
  • Sonuç: Ana bulgular özetlenmiş mi? Çalışmanın katkısı ve sınırlılıkları belirtilmiş mi? Gelecek araştırmalar için öneriler var mı?
  • Dil/Üslup: Açık, akıcı, tutarlı ve akademik bir dil kullanılmış mı? Terminoloji doğru ve yerinde mi?
  • Format/Atıflar: Derginin yazım kurallarına (atıf stili, dipnotlar, kaynakça vb.) tam olarak uyulmuş mu?

 

GHK: Bir makaleyi ilk kez değerlendirmeye aldığınızda, teknik içeriğin ötesinde ilk izlenimi belirleyen unsurlar neler oluyor? Örneğin başlık, özet ya da giriş bölümü sizce hakem süreci açısından ne kadar belirleyici?

 

ŞK: Editör olarak ilk değerlendirmede elbette makalenin özgünlüğü ve kalitesi öncelikli. Ancak kabul edelim ki ilk izlenim de önemli. Teknik içeriğe derinlemesine girmeden önce, makalenin genel sunumu ve profesyonelliği ister istemez bir fikir veriyor. Bu noktada başlık ve özet / abstract gerçekten kritik rol oynuyor. Makalenin ne hakkında olduğunu net bir şekilde ifade etmeyen, fazla genel veya iddialı, ya da dilbilgisi hataları içeren bir başlık/özet, daha en başından olumsuz bir etki yaratabilir. İyi yazılmış, ilgi çekici ve çalışmanın ana argümanını/katkısını özetleyen bir başlık ve özet ise editörün ve potansiyel hakemlerin ilgisini çeker, çalışmanın ciddiyetini gösterir. Benzer şekilde, giriş bölümü de çok önemli. Araştırmanın bağlamını iyi kuran, problem tanımını net yapan, tezi açıkça ortaya koyan ve makalenin yapısını anlaşılır bir şekilde sunan bir giriş, okuyucuyu ve değerlendiriciyi metnin içine çeker. Dolayısıyla evet, başlık, özet ve giriş, makalenin hakem sürecine gönderilip gönderilmeyeceği veya hakemlerin makaleye başlangıçta nasıl yaklaşacağı konusunda oldukça belirleyici olacaktır. Özensiz bir sunum, içeriğin kalitesine bakılmaksızın, çalışmanın yeterince olgunlaşmadığı izlenimini vermektedir.

 

GHK: Akademik kariyerinin çok başında olan biri için “yayına değer bir konu bulmak” en büyük sorunlardan biri. Sizce genç bir araştırmacı çalışmasının uluslararası dergilerde ses getirme potansiyeline sahip olup olmadığını nasıl anlayabilir?

 

ŞK: Bu, genç araştırmacılar için gerçekten zorlayıcı bir soru. Potansiyeli anlamanın kesin bir formülü olmasa da bazı yöntemler ve göstergeler mevcut. Öncelikle, konunun güncelliği ve uluslararası ilgisi önemli. Çalıştığınız konu sadece tek bir ülkenin çok spesifik bir yasal sorunuyla mı ilgili, yoksa daha geniş bir coğrafyayı veya uluslararası bir prensibi ilgilendiren boyutları var mı? İkincisi, uluslararası literatürle ne kadar konuştuğunuz kritik. Çalışmanız, alanınızdaki önemli uluslararası tartışmalara atıfta bulunuyor, onları eleştiriyor veya onlara bir katkı sunuyor mu? Üçüncüsü, çalışmanızın özgünlüğü ve metodolojisi. Uluslararası alanda daha önce yapılmamış bir karşılaştırma mı sunuyorsunuz, yeni bir veri seti mi analiz ediyorsunuz, yoksa mevcut bir teoriye eleştirel veya yeni bir bakış açısı mı getiriyorsunuz? Eğer bu sorulardan bir veya birkaçına olumlu yanıt verebiliyorsanız, potansiyel var demektir. Ayrıca, çalışmanızın taslaklarını uluslararası konferanslarda sunmak, farklı ülkelerden akademisyenlerden geri bildirim almak da kendiniz test etme anlamında bir yöntem olabilir. Gelen sorular, yorumlar ve ilgi düzeyi, çalışmanızın uluslararası arenada ne kadar ilgi çekebileceğine dair önemli ipuçları verecektir.

 

GHK: Genç araştırmacılar zaman zaman araştırma fikirlerini geliştirme ya da akademik yazma rutini oluşturma konusunda zorlanabiliyor. Sizce bu süreci daha sürdürülebilir ve üretken kılmak için günlük ya da haftalık düzeyde uygulanabilecek basit ama etkili alışkanlıklar neler olabilir?

 

ŞK: Akademik hayat iniş çıkışlarla dolu, üretkenlik de her zaman aynı seviyede olmuyor ve bunu kabul etmek ilk adım. Sürdürülebilirliği sağlamak için küçük ama istikrarlı adımlar atmak genellikle en etkili yöntemdir. Benim de uygulamaya çalıştığım veya faydalı bulduğum bazı alışkanlıklar arasında, her gün dikkatinizin en az dağıldığı bir zaman dilimini (bu benim için sabah erken saatler) sadece yazmaya ayırmak yer alır; bu süre 30 dakika bile olsa, düzenli yapıldığında büyük fark yaratır. Aslında önemli olan disiplinle masaya oturmak. Ayrıca, alanınızdaki önemli dergileri, blogları veya yeni çıkan kitapları takip etmek için haftalık bir okuma programı oluşturmak, sadece güncel kalmanızı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda yeni araştırma fikirleri de doğuracaktır. Büyük projeleri daha küçük ve yönetilebilir hedeflere ayırmak, örneğin “Doktora tezini bitir” gibi devasa bir hedef yerine “Bu hafta literatür taramasının X bölümünü tamamla” veya “Bugün 500 kelime yaz” gibi somut hedefler belirlemek, motivasyonunuzu artıracaktır. Haftanın başında o hafta neyi başarmak istediğinizi belirleyip hafta sonunda ne kadarını gerçekleştirdiğinizi kontrol etmek de yine süreci daha sistematik hale getirecektir. Son olarak, benzer süreçlerden geçen bir veya birkaç meslektaşınızla düzenli aralıklarla buluşup hedeflerinizi paylaşmak, birbirinizin yazılarına geri bildirim vermek hem sorumluluk hissini artıracak hem de yalnız olmadığınızı hissettirecektir. Bazen sadece bir kahve eşliğinde karşılaşılan zorlukları konuşmak bile oldukça rahatlatıcı olabilir.

 

GHK: Akademik dünyada sıkça dile getirilmeyen ama birçok genç akademisyenin takıldığı bir konu da uluslararası dergilere gönderilen makalelerde yalnızca içeriğin değil, anlatım tarzının da önem taşıdığı gerçeği. Sizce bir yazarın ‘uluslararası dil’e hâkim olması yalnızca iyi İngilizce yazmak mıdır, yoksa daha derin bir akademik ifade tarzı mı söz konusu?

 

ŞK: Bu gerçekten de çok isabetli bir nokta. Uluslararası yayıncılıkta başarının sadece içerikle değil, aynı zamanda o içeriğin nasıl sunulduğuyla da yakından ilgili olduğu kesin. İyi derecede, hatasız ve akıcı İngilizce yazmak elbette bu işin olmazsa olmazı, temel bir “hijyen faktörü” diyebiliriz. Ancak ‘uluslararası dil’e hakimiyet, bana göre bundan daha fazlasını ifade ediyor.

Bu, aslında uluslararası akademik camianın ortak beklentilerine ve iletişim kurallarına uygun bir şekilde düşünebilme ve yazabilme becerisi demek. Yani, argümanınızı farklı kültürel ve akademik arka planlardan gelen okuyucuların kolayca takip edebileceği evrensel bir mantık silsilesiyle kurabilmek, kullandığınız kavramları net bir şekilde tanımlamak, iddialarınızı objektif ve kanıta dayalı bir üslupla desteklemek, alanınızdaki küresel literatürle anlamlı bir diyalog kurduğunuzu gösterebilmek… Bunların hepsinin ‘uluslararası dil’in parçası olduğunu düşünüyorum.

Editörlük deneyimim sırasında da görüyorum ki, bazen dilbilgisi açısından sorunsuz olan metinler bile, argüman yapısındaki zayıflıklar, düşünce akışındaki kopukluklar veya akademik olmayan öznel ifadeler nedeniyle uluslararası standartların gerisinde kalabiliyor. Dolayısıyla evet, ‘uluslararası dil’, iyi İngilizce bilgisinin üzerine inşa edilen, daha derin bir akademik düşünme ve ifade etme biçimidir. Sadece ne söylediğiniz değil, onu uluslararası okuyucuya nasıl söylediğiniz de büyük önem taşıyor.

 

GHK: Türkiye’den gelen makalelerde sıkça karşılaştığınız temel sorunlar neler oluyor? Bu sorunları teknik bilgi eksikliğiyle mi, akademik mentorluk yetersizliğiyle mi, yoksa daha sistemik bir problemle mi ilişkilendiriyorsunuz?

 

ŞK: Editörlük görevim sırasında Türkiye’den gelen değerli çalışmalarla karşılaşmakla birlikte, bazı makalelerde tekrar eden zorluklar gözlemlediğimi de belirtmeliyim. Elbette her çalışma kendi özgün bağlamında değerlendirilmeli ve genelleme yapmak doğru olmaz. Ancak, zaman zaman uluslararası literatürle yeterince derinlemesine bir diyalog kurulmadığını, çalışmanın teorik çerçevesinin veya özgün katkısının belirginleştirilmediğini gözlemleyebiliyoruz. En temel sorunlardan biri, çalışmalarda sıklıkla deskriptif bir yaklaşımın benimsenmesi. Eleştirel bir bakış açısının yeterince geliştirilmemesi, makalelerin kitap yazımına benzer bir üslupla kaleme alınmasına yol açabiliyor. Örneğin, fikri mülkiyet hukukunun tarihçesini uzun uzadıya anlatmak veya hak sahiplerine tanınan münhasır hakları gereksiz detaylarla sıralamak gibi durumlarla karşılaşabiliyoruz. Ayrıca, argümanların daha güçlü ve kapsamlı kanıtlarla desteklenmesi gerektiği durumlar da sıkça karşımıza çıkıyor. Dil ve yapısal sorunlar ise makalelerin hakem sürecine geçişini zorlaştırabiliyor. Bu sorunların tek bir nedene bağlanması güç; muhtemelen uluslararası kaynaklara erişimdeki zorluklar, deneyimli mentorluk eksikliği, yoğun ders yükü ve akademik teşvik sistemlerinin niceliğe odaklanarak zaman baskısı yaratması gibi birçok etken bir arada rol oynuyor. Sorun yalnızca teknik bilgi eksikliğinden değil, aynı zamanda uluslararası akademik kültüre ve yayın standartlarına uyum sağlama konusundaki deneyim eksikliğinden de kaynaklanıyor olabilir.

 

GHK: Türkiye’de akademik yükselme ve değerlendirme süreçlerinde yayın sayısının önemli bir ölçüt olduğu biliniyor. Bu yapının, özellikle uluslararası dergilerde yayın yapmaya çalışan erken kariyer araştırmacılar açısından nasıl bir etkisi olduğunu gözlemliyorsunuz?

 

ŞK: Evet, Türkiye’deki akademik teşvik ve yükselme sistemlerinde yayın sayısının önemli bir kriter olması, özellikle uluslararası hedefi olan genç araştırmacılar üzerinde belirgin bir baskı yaratıyor. Uluslararası saygın dergilerde (özellikle SSCI/AHCI gibi indekslerde yer alanlar) yayın yapmak, genellikle uzun hakem değerlendirme süreçleri, çok sayıda revizyon talebi ve yüksek ret oranları anlamına geliyor. Bu süreç, aylar hatta bazen yıllar alabiliyor. Nicelik odaklı bir sistemde ise araştırmacılar, bu uzun ve belirsiz süreçlere yatırım yapmak yerine, daha hızlı sonuç alabilecekleri, kabul edilme olasılığı daha yüksek olan ulusal veya daha düşük etki faktörlü uluslararası dergilere yönelebiliyorlar. Bu durum hem araştırmanın potansiyel etkisini sınırlayabiliyor hem de araştırmacının uluslararası görünürlüğünü zayıflatabiliyor. Ayrıca, puanlama sistemleri bazen derinlemesine tek bir kaliteli yayın yerine, aynı araştırmayı bölerek birden fazla yayın yapma (salami slicing) eğilimini de teşvik edebiliyor ki bu da bilimin bütünlüğü açısından sorunlu bir durum. Kısacası, sistemin mevcut yapısı, iyi niyetli çabalara rağmen, uluslararası düzeyde rekabetçi ve kaliteli yayın üretimini her zaman en ideal şekilde desteklemeyebiliyor.

 

GHK: Son olarak, Türkiye’deki genç akademisyenlere ya da doktora öğrencilerine uluslararası yayın süreçlerine güçlü bir başlangıç yapmaları için hangi temel stratejileri önerirsiniz? Özellikle ilk gönderimde fark yaratmak isteyen biri nelere odaklanmalı?

 

ŞK: Genç meslektaşlarıma ve doktora öğrencilerine verebileceğim en temel tavsiye, stratejik davranmaları ve sabırlı olmalarıdır. Uluslararası yayın yapmak aslında bir öğrenme sürecidir. İlk olarak, çalışmanızın konusuna, metodolojisine ve getirdiği yeniliğe en uygun dergiyi dikkatlice seçmeniz gerekir; bunun için derginin web sitesindeki “amaç ve kapsam” bölümünü okuyabilir ve son sayılarını inceleyerek çalışmanızın diğer makalelerle nasıl bir diyalog kurabileceğini düşünebilirsiniz. Fazla iddialı ya da tamamen alakasız bir dergiye gönderim yapmak zaman kaybına neden olur.

İkinci olarak, dergi formatına uyum sağlamak önemlidir; başlıktan kaynakçaya kadar yazım kurallarına harfiyen uymak, profesyonel bir ilk izlenim yaratacak ve editörün işini de kolaylaştıracaktır.

Üçüncü olarak, erken ve kaliteli geri bildirim almak için makalenizi göndermeden önce uluslararası yayın deneyimi olan hocalarınıza veya konuya hakim meslektaşlarınıza okutmak ve eleştirilere açık olarak taslağınızı bu geri bildirimlerle olgunlaştırmak faydalı olabilecektir.

Dördüncü olarak, etkili bir abstract yazmak önem taşımaktadır, çünkü bu özet, editöre çalışmanızı “satma” fırsatıdır ve çalışmanızın neden önemli olduğunu, hangi boşluğu doldurduğunu, temel bulgularını ve neden özellikle bu dergi için uygun olduğunu birkaç paragrafta net bir şekilde açıklama şansı vermektedir.

Son olarak, reddedilmeye hazırlıklı olmayı bu sürecin bir parçası olarak düşünmek gerekmektedir. Özellikle ilk denemelerde ret almak yaygındır ve genç meslektaşlarımın ve doktora öğrencilerinin bunu kişisel olarak algılaması yerine hakem raporlarını dikkatlice analiz ederek yapıcı eleştirileri çalışmalarını geliştirmeleri için kullanmasını önerebilirim. Bazı durumlarda küçük revizyonlarla aynı dergiye tekrar gönderim yapabilir, bazen de farklı bir dergiye yönelebilirsiniz.

 

GHK: Editörlük deneyiminizden genç araştırmacılar için yol gösterici önerilere uzanan bu kapsamlı ve samimi paylaşımlarınız için çok teşekkür ederim. Hem projemiz hem de uluslararası akademik dünyada üretken olmak isteyen genç hukukçular için kıymetli bir röportaj oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir