26 Temmuz 2022 Salı
Kimden: Ayşe ODMAN BOZTOSUN
Tarih : 26 Temmuz 2022
Kime : Genç Hukukçu
Konu : HUKUKTA BİLİMSEL ARAŞTIRMA: Araştıra-bilmek ve Yaza-bilmek Üzerine Edebi Bir Deneme

Hukukta “bilimsel araştırma” dediğimizde çoğumuzun aklına önce elle tutulur, gözle görülür malzeme, yani makale veya tez gibi bir yazılı metin gelir. Hâlbuki her bilimsel araştırma bir yazılı metinle sonuçlanmayabilir. Aradığımız yanıtları bazen bulamayız bazen de buluruz ve o yanıtlarla yolumuza devam ederiz. Dolayısıyla bilimsel araştırma süreci aslında bir yolculuktur ve tinsel bir başlangıcı vardır. Elimizdeki somut metin –eğer varsa-, o başlangıçtan ve yolculuktan izler taşır. Tinsel başlangıcın tetikleyicisi meraktır ama bu merak, “kim, kiminle, nerede, ne yaptı?” türü bir meraktan daha vasıflı, tabiri caizse zenginleştirilmiş bir niteliğe sahiptir. “Küçük insanlar kişileri, ortalama insanlar olayları, büyük insanlar fikirleri (veya olguları) tartışırlar” diye klişe bir söz var. Kişilerin büyüklüğüne dair yargıyı bir kenara koyup kişi/olay-olgu sıralamasını ele alalım. Bilimsel merak, tekil olaylardan -önceden belirlenmiş ilkelere göre ve önceden geliştirilmiş yöntemlerden yararlanarak- olgusal sonuçlar çıkarma heyecanını ve iddiasını taşır. Bu tür bir merak, bilinmeyenler evreninde sarmal bir hareket başlatır. İşte bu hareketin verdiği ivmeyle bilimsel araştırma yolculuğu başlar. Bu yolculuğun da mutlaka bir hareket yönü vardır ancak bu yön, A noktasından B noktasına çizilen bir çizgi gibi doğrusal ilerlemez zira yolculuğun başlangıcında başlangıç noktası belli olmakla birlikte bitiş noktası belli değildir. Sarmal düşünce hareketi araştırma konusunu hangi kıyıda bırakırsa bitiş noktası orası olacaktır. B noktası başından belli olan bir “araştırma”, aslında bir araştırma olamaz çünkü “B noktası” baştan belirlendiyse zaten keşfedilmiş demektir, bu durumda araştırılacak bir şey kalmamıştır. Sarmal hareket önüne geleni yutan deli bir hortumu çağrıştırsa ve ilk anda endişe uyandırsa da düşünce şeklimizin döngüsel doğası, bilimsel araştırma yaparken bu şekilde ilerlemeyi gerektirmektedir. Bizleri gerçeğe ulaştıracak enerji bu hareketin bağrında gizlidir.

Öncelikle bilimsel merak rüzgârı aklımıza bir soru tohumu düşürür. Bu tohum verimli bir toprağa düştüyse ve uygun iklim koşullarını bulursa çabuk filizlenir. Soru bizim için ne kadar acil, önemli ve ilginçse tohum kalitesi o kadar yüksek demektir. Uygun iklim koşulları ise konuya dair bilginin derinliğine ve analitik düşünme yeteneğine bağlıdır. Tabii bütün bunların bir araya gelmesi de yetmez; araştırma, yapılan çalışmaya duyulan sevgi ve verilen emek sayesinde serpilir.

Bilimsel araştırma tiplerini kabaca makale ve monografi tipi eserler olarak ayırabiliriz. Makalenin merkezinde soru işaretiyle bitirebileceğimiz bir soru vardır. Bu soruya yanıt vermek hukukun farklı alanlarına hatta hukuktan farklı disiplinlere dahi girmeyi gerektirebilir. Makale yazmak bir maceraperestin define aramasına benzer. Hedef defineyi bulmaktır. Monografi ise bir alan taramasıdır. Bir harita çıkarma çalışmasıdır. Bize incelenen alanın topoğrafyasını sunar. İster define aramak için ister yeni yerler keşfetmek için yola çıkılsın başlangıçta akıl gözümüzde canlandırıp şekillendirdiğimiz bir define veya bir coğrafya mutlaka olmalıdır. Konumuzu tam olarak belirlemek yolculuğun önemli bir aşamasını geçmek demektir. İşte bu aşamadan itibaren belirlediğimiz konunun bize soru sordurmasına izin vermemiz ve zihnimizi düşünce sarmallarının enerjisine bırakmamız gerekir. Bu süreç, bize,  çalışmamızı şekillendirecek türev soruları armağan edecektir. Türev sorular, merkez sorumuzu yanıtlamamızı sağlayacak anahtarlardır. Monografi için bu soruların karşılığı ise, incelenen alanın topoğrafyasını çıkarmayı sağlayacak, birbirinden ayrıştırılmış ve kendi içerisinde bütünlüklü parsellerdir. Türev sorular ve parseller, çalışmanın omurgasının yapıtaşlarıdır. Makalelerin ve monografilerin başlıkları, bu sorulardan süzülür. Böylece organik, özgün, define bulma veya haritalama amacına hizmet eden bir çalışma sistematiğine sahip oluruz. Bu noktadan itibaren artık çalışma avucumuzun içindedir. Literatür taraması da, çalışmanın yazım süreci de bu aşamaya geldikten sonra çok daha verimli ilerleyecektir, enerji kaybı az olacaktır.

Hukukta araştırma yöntemleri alana özgüdür ve normatif hukuk çalışmalarında esas itibarıyla tümevarıma ve tümdengelime dayalıdır.  Çalışmanın konusuna ve niteliğine uygun düştüğü ölçüde karşılaştırmalı hukuk yaklaşımı da her zaman ilham verici bir seçenektir. Normatif hukuk araştırmalarında, araştırmacıdan, çalışmasında neden o şekilde akıl yürüttüğünü veya öyle yorum yaptığını açıklaması, yani gerekçelerini sunması beklenir. Bilimselliğin ölçütü, araştırmacının sunduğu gerekçelerin objektif, mantıklı ve derinlikli olmasıdır.

Çalışma şekillenmeye başladığı andan itibaren akışkandır; devinir ve dönüşür. Bu akışkan kıvam, çalışmanın bilimselliğinin bir göstergesidir. Çalışma sonlanana kadar araştırma ve sorgulama faaliyeti sürer. Türev sorularla ortaya çıkan ilk kurgu, genellikle biraz bazen de bir hayli değişebilir. Her ne kadar araştırmanın belirli bir sorusu, sınırları belirlenmiş bir alanı olsa da yolculukta karşımıza çıkabilecek sürprizlere hazırlıklı olmalıyız. Başlangıçta hiç öngörmediğimiz sonuçlara da ulaşabiliriz, sırf bu olasılık dahi bilimsel araştırmanın ne kadar heyecan verici olabileceğinin bir göstergesidir.

Yazımın başında belirttiğim üzere her bilimsel araştırma yazılı bir metin üretmeyebilir. Araştırmamızı yazarak paylaşmak istiyorsak okurla sağlıklı iletişim kurmamızın yolu yalın bir dilden, özlü bir anlatımdan, dilbilgisi kurallarına titizlikle uymaktan geçer. Yazılı metin taslağı ortaya çıktığında yazarının yaşadığı mutluluk, onu, yolculuğun sonuna geldiği yanılgısına düşürmemelidir. Taslak ile son metin arasında uzun ve zorlu bir gözden geçirme süreci vardır. İşte bu süreçte bir başkasının taslak metni okuyup yorum ve önerilerini paylaşması çok değerlidir. Hiçbir metin ilk ortaya çıktığı halinde bitmiş değildir. Mutlaka işlenmesi ve mükemmelleştirilmesi gerekir. Öyle ki son metin, okura aranan defineyi veya bilinmeyen coğrafyaları tüm görkemiyle sunabilsin.

Bu edebi eğilimli yazının bilimsel araştırma yolculuğuna çıkacakların önündeki sis perdesini bir nebze olsun aralayacağını ümit ediyorum. Amacım, özellikle ilk yolculuğuna hazırlanan veya yola yeni çıkmış arkadaşlarla biraz söyleşmekti. Söyleşimize kaldığımız yerden devam etmek isterseniz Seçkin Yayınları’ndan çıkan “Hukukta Bilimsel Araştırma Nasıl Yapılır?” adlı kitabımızı okuyabilirsiniz. Bu küçük hacimli ancak yoğun içerikli çalışma, beş yıl boyunca lisansüstü öğrencilerimle yürüttüğüm Bilimsel Araştırma Teknikleri ve Etik dersinin ürünüdür. Öğrencilerimin ilk haftadan itibaren aktif olarak katıldığı ve dönem sonu itibarıyla özgün bir makale yazmış olmalarının beklendiği bu derste ilk yolculuklarında onlara kılavuzluk ediyorum. Bu yolculuğa çıkmaya niyetlenen tüm hukukçuları öğrencim olarak gördüğüm için onlara bu çalışma ile ulaşmak istedim. Yolunuz açık olsun…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir