10 Temmuz 2020 Cuma
Kimden: ATİLLA KASAP
Tarih : 10 Temmuz 2020
Kime : Genç Hukukçu
Konu : İNGİLTERE’DE HUKUK YÜKSEK LİSANSI ÜZERİNE: QUEEN MARY UNIVERSITY OF LONDON’DAKİ LL.M. DENEYİMİM

Nasıl Başladım?

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden (İÜHF) mezun olduktan sonra gecikmeden staj sürecini başlattım ve ardından stajyer olarak başladığım ofiste avukat olarak devam ettim. Bu süreç her ne kadar kısa sürse de bana avukatlığa ve hayata dair birçok tecrübe kazandırdı. Ancak avukatlıktaki mesleki gelişim hızım beni tatmin etmedi. Herhangi bir alanda derinleşemiyor ve hukuk İngilizcemi geliştirmek için neredeyse hiç fırsat bulamıyordum. Anadolu lisesi mezunuydum ve yabancı dil seviyem çalıştığım ofiste ihtiyacı karşılayacak seviyede değildi. Buna karşılık İngilizce bilmeyen hukukçu olmamak için son treni kaçırmak da istemiyordum.

İstanbul’da ailemle yaşamakta ve bulunduğum ofiste uzun bir süre çalışabilecek konumda iken, belki de çok daha engebeli olan ve bilinmeyen bir yola çıktım. Bu yola çıkmamda içsel motivasyonların dışında bunu yapabileceğime beni ikna eden ise şimdiki eşim Gizem Halis Kasap’tı. Keza ona da bu cesareti veren ise Dr. Ayça Akkayan Yıldırım’dı. Bir Mayıs günü Çağlayan Adliyesi’nde iken Gizem ile olan telefon konuşmamızdan sonra belki de bir anlık kararla çalıştığım ofisten ayrılmaya karar verdim ve metrobüsle iki durak ötedeki askerlik şubesine gidip son gününde tecilimi bozdurdum. Mesleki hedefim askerlik görevimi bitirdikten sonra yurtdışında LL.M. yapmaktı. Yurt dışı eğitim maceram tam olarak o günkü kararımla başladı denebilir. Askerlik sürecinde 1416 sayılı Kanun ile düzenlenen Milli Eğitim Bakanlığı’nın yurtdışı lisansüstü eğitim bursu olan YLSY bursuna kabul aldım ve yurtdışında LL.M. yapma hazırlıklarıma fiilen başladım.

Tabii ki şunu öncelikle belirtmekte fayda var. Herkesin imkanları, hayatı ve öncelikleri farklı. Aynı yere varmak için kimsenin diğerinin gittiği yolu aynen takip etmesine gerek yok. Ancak Ayça Hoca’nın 5 Haziran 2020 tarihli yazısında belirttiği gibi hukuk lisans eğitiminden sonra “. . .belirli bir süre tecrübe kazanarak harekete geçmek, kendi mesleki eğilimleri ile hedeflerini (en azından) ana hatlarıyla belirlemiş ve uygun alt yapıyı oluşturmuş olmak birçok açıdan avantajlıdır.” Benim avukatlık tecrübemin iş ahlakımda ve gelişmek istediğim alana yönelmemde çok faydası oldu. Yurt dışında eğitim görmeyi düşünen hukukçuların en azından staj seviyesinde bir uygulama tecrübesinin olması onlar için oldukça faydalı olacaktır.

Benim yolculuğumun ilk aşaması olan yeterli (yabancı) dil puanı alma sürecimi 5 Mayıs 2020 tarihli yazımda paylaşmıştım. İngiltere’de LL.M. programına kabul edilme ve eğitim sürecindeki deneyimlerime değineceğim bu yazımın da bu yola çıkmayı düşünen arkadaşlara bir rehber olmasını temenni ederim.

Düşük Not Ortalaması İyi Bir Üniversite’den Kabul Almaya Engel mi?

Ben lisans eğitimimde parlak sayılabilecek bir öğrenci değildim. Okulu dört senede bitirmeme rağmen not ortalamam yutdışı yüksek lisans başvuruları için şart koşulan asgari ortalamanın (2.5) biraz üstündeydi. Çalıştığım ofiste önemli projelerde yer alma şansı elde etmiş ve tecrübe edinmiştim. Ancak İngiltere’deki üniversiteler özellikle ortalamayı dikkate alıyorlardı ve 3.0 ortalamanın altında olan adayların (özellikle istediğim Queen Mary University of London gibi) iyi üniversitelerden kabul alma ihtimali oldukça düşüktü. Başvuru sürecinde yardım aldığım eğitim danışmanlık firması, not ortalamamdan dolayı Queen Mary’den kabul ihtimalinin düşük olduğunu ve sıralaması daha düşük olan üniversitelere yönelmemi önermişti. Ancak ben risk alarak öncelikle Queen Mary’e başvurmaya ve oradan gelecek cevaba göre hareket etmeye karar verdim. Bu tecrübemden dolayı, eğitim firmalarından danışmanlık almayı düşünen arkadaşlara önerim, bu firmaların önceliğinin anlaşmalı oldukları üniversitelerden kabul alınması olduğunu göz önünde bulundurmalarıdır. Bu nedenle her zaman kendiniz için en doğru olduğuna inandığınız ve sizi ileriye taşıyacak seçenekte ısrar etmeniz isabetli olacaktır.

Nitekim, Queen Mary’den kabulümü aldım. Bu tecrübem gösterdi ki düşük not ortalaması iyi bir üniversiteden kabul alınmasına her durumda engel olmayabiliyor. Ancak bu eksikliği doldurabilecek meslekteki tecrübeleriniz ve referans mektuplarınız bulunması oldukça önemli. Uygulamada içinde yer aldığınız projelerin, katkıda bulunup bizzat çalıştığınız davaların vurgulandığı bir referans mektubu not ortalamasından kaynaklanan dezavantajı telafi edip size iyi bir üniversitenin kapılarını aralayabilecektir.

Ayrıca başvurunuzda lisans eğitimini aldığınız üniversitenin not politikasını da detaylı şekilde anlatmanızı öneririm. Örneğin benim mezun olduğum İÜHF, geleneği, geniş akademisyen kadrosu, muazzam mimarisi olan bir okul. İÜHF’nin size verdiği bir üniversiteye ait olma duygusunu yurt içi ve dışında çoğu yerde bulamayabilirsiniz. Ancak notların genel olarak düşük olması, yurtdışı lisansüstü eğitim başvurularında benim gibi birçok mezunun kabul alma şansını olumsuz etkileyebiliyor. Size tavsiyem niyet mektubunuzda okulunuzun not politikasını belirtmenizdir.

Pre-sessional Eğitim Gerekli mi?

Writing alanında yeterli dil puanını almama rağmen eğitim danışmanlığı firması, bursiyer olarak bağlı bulunduğum Milli Eğitim Bakanlığı’nın hukuk öğrencilerine özel olarak pre-sessional eğitim masraflarını karşıladığını, bu eğitimin ödev yazımında çok yararlı olduğunu söyleyerek beni bu eğitimi almaya yönlendirmişti. Ben Bakanlığa ekstra bir maliyete sebep olmayı kişisel sebeplerle doğru bulmadım ve açıkçası yüksek lisans eğitimimde bu yönde bir ihtiyacım olduğunu da hissetmedim. Pre-sessional eğitimi, yeterli dil puanını alamayan ancak kabul alan öğrenciler için şart. Fakat yeterli dil puanınız varsa ve masrafınızı da kendiniz karşılıyorsanız bu eğitimi almanıza gerek olmadığını düşünmekteyim.

Neden İngiltere’yi Seçtim ?

İngiltere’yi seçmemdeki sebeplerin başında, İngilizce’nin ana dil olarak konuşulması ve ana dili İngilizce olan insanlarla iletişim kurmak istemem geldi. Bu nedenle Hollanda, Almanya ve İsveç gibi ülkelerde de İngilizce eğitim veren iyi üniversiteleri seçme imkanım olsa da, tercihimi İngiltere’den yana kullandım. Bunun yanında hem Türkiye’deki tanınırlığı hem de Londra’da olması Queen Mary’yi tercih etmemdeki diğer sebeplerdi.

Londra’da geçirdiğim bir sene yaptığım tercihin ne kadar doğru olduğunu gösterdi. Birçok ülkeden öğrencilerle ve hocalarla tanışmak ve bir profesyonel ağ oluşturmak tam olarak aradığım tecrübeydi. Dünyanın en büyük hukuk kütüphanelerinde araştırma yapmak, akademik olarak İngilizce yazabildiğimi ve günden düne geliştiğimi görmek bana profesyonel anlamda çok şey kattı. Queen Mary, öğrenci sayısı ve tarihi açısından aslında İstanbul Üniversitesi’nin size verdiği aidiyet duygusunu da veriyor.

Eğitim Ücretleri ve Burs İmkanları

Yurt dışında yüksek lisans yapma fikrinin ülkemizde en caydırıcı olan kısmı muhakkak ki bunun maddi külfetidir. Ben YLSY bursunu kazanmadan önce yurtdışında yüksek lisans yapma fikrini işverenimle paylaştığımda kendisinin eğitim masraflarımın bir kısmını dönüşte belli bir süre çalışma karşılığında ödeme teklifi olmuştu. Ben YLSY bursunu kazandığım için farklı seçenekleri değerlendirmeme gerek kalmadı. Ancak genç hukukçuların yüksek lisans ücretlerini karşılayabilmek bakımından hukuk ofisleri tarafından yapılan bu tarz uygulamaları da takip etmelerini ve değerlendirmelerini tavsiye ederim. Bunun dışında İngiltere ve İsveç gibi ülkelerdeki üniversiteler yurtdışındaki başarılı öğrencilere burs imkanları tanımaktadır. Türkiye’de de Fulbright ve TEV tarafından başarılı öğrencilere burs imkanları sağlanmaktadır. Bu burs programlarına başvurup şartlarını sağlarsanız ihtiyacınız olan maddi desteği elde edebilirsiniz.

Bu kapsamda içinde bulunduğum YLSY programını eğer hedefiniz akademisyen olmaksa tavsiye ederim. YLSY programı yurtdışı eğitim ve yaşam masraflarınızı karşılamakta ve size eğitiminizi müteakiben iş imkanı sunmaktadır. Daha önemlisi program, Türkiye’de hukuk fakültelerinin sayısının artmasıyla oluşan akademisyen ve yetişmiş insan ihtiyacını karşılamayı hedeflemektedir. Ülkemizdeki avukat enflasyonu düşünüldüğünde öğrenme ve öğretme hevesi olan hukukçu adaylarının YLSY bursunu da değerlendirmeleri gerekir.

Kendi imkanlarıyla yurtdışında yüksek lisans eğitimini düşünen hukukçular için döviz kurlarının artması masrafları oldukça yukarı çekti. Bu durum eğitim masraflarını geçmişte karşılayabilecek hukukçuları dahi oldukça zorlayabilmektedir. Yerel veya uluslararası bankalardan eğitim kredisi çekme bu ihtiyaca cevap verebilir. Bu hususta İngiltere’nin ABD’den bir adım önde olduğunu ve eğitim ücretlerinin nispeten düşük olduğunu da belirtmek isterim.

Hayat Şartları

Yurtdışında, eğer özellikle yüksek lisans ve doktora yapıyorsanız, ailenizden ve arkadaşlarınızdan uzak yaşamayı göze almanız ve konforunuzdan eğitiminiz süresince ödün vermeniz gerekiyor. Londra’da konaklama ciddi bir sorun. Kiralar yüksek ve bu da sizi diğer öğrencilerle birlikte eve çıkmaya, kirayı paylaşmaya yönlendiriyor. Bu konuda ev kiralama sürecinde oldukça dikkatli olmanızı, dolandırıcılık vakalarının söz konusu olabildiğini de hatırlatmak isterim. Ben İngiltere’de okulun yurt seçeneğine başvurdum ve bir sene boyunca yurt odasında kaldım. Benim için zorlu geçti ancak bunun da değerli bir tecrübe olduğunu düşünüyorum.

Londra yemek, müzeler ve festivaller açısından İstanbul gibi dünyanın sayılı şehirlerinden. Birçok müzeyi ücretsiz gezebilir ve sokaklarda şehrin mimarisine hayran kalarak kaybolabilirsiniz. Ancak yeme içme fiyatları ABD’ye göre pahalı ve bir öğrenci olarak şehrin sunduğu bu imkanları keşfedemeyebilirsiniz.

En önemlisi ise İngiltere vizeniz size haftada belli bir saate kadar (hukukla ilgisi olmasa da) çalışma izni vermektedir. Birçok arkadaşım eğitimleri süresinde çalışıp en azından yaşama masraflarını bu şekilde karşılayabildiler. Özellikle kendi imkanları ile İngiltere’ye gelmeyi düşünen hukukçu adaylarının bu seçeneği de göz önünde bulundurmalarını tavsiye ederim. Yurt dışında çalışmak ve aynı zamanda okumak oldukça normal ve hatta saygı gören bir durum.

Başarının Planlı Çalışmak Dışında Gizli bir Formülü Yok

Bitirmeden önce kişisel ve meslek hayatımda gözlemlediğim ve yanlış olduğunu düşündüğüm bazı sosyal ve kültürel kodlarımızla ilgili düşüncelerimi paylaşmak isterim. Ülkemizde, lisans not ortalaması yüksekliği, mezun olunan üniversitenin köklü bir devlet üniversitesi olması veya iyi bir yabancı dil eğitimi veren tanınmış bir liseden mezun olmuş olmak iyi bir hukukçu olmak bakımından birer “ön şart” olarak algılanabilmektedir. Bunlar muhakkak varmak istediğiniz hedefe olan yolunuzu daha hızlı kat etmenizi sağlayacak birer faktördür. Ancak şahsi düşüncem bu özelliklerden en az birisine sahip olmayan bir hukukçu ya da adayının kendisini geride kalmış veya eksik hissetmemesi gerektiği yönündedir. Nitekim Prof. Dr. Saibe Oktay Özdemir hocanın 2 Haziran 2020 tarihli yazısında belirttiği gibi: “Eğitiminiz ya da meslek hayatınız başarılı da olsa, biliniz ki bu başarı o anın göstergesidir; ilerinin değil.” Bazı sosyal ve kültürel kodların temelinde aslında gelir adaletsizliği var. Şiddeti daha farklı olmakla birlikte dünyanın en gelişmiş ülkelerinde de gelir adaletsizliği mevcut. Dolayısıyla hukukçu adaylarının yukarıda sayılan özelliklere sahip olmamayı kendini geliştirmemek için bir bahane olarak görmemesi gerekir. Aynı zamanda bu imkanlara sahip olan hukukçuların da başarısının küçümsenmemesi gerekir. Başarının, hedeflerini belirlemek ve bunlara ulaşmak için planlı çalışmak dışında gizli bir formülü bulunmamaktadır.

2 Yorum

  1. Erdem dedi ki:

    Merhaba,
    Bloğunuzu heyecanla takip ettiğimi belirtmek isterim. Bizim gibi mesleğe yeni girmiş ve her anını dopdolu geçirmek isteyen hukukçular için yön gösterici bir blog. Teşekkür ederim.

  2. Hüseyin Emre dedi ki:

    Böyle hikmetli sonuçlar içeren bir yazı kaleme aldığı için yazarı tebrik ediyorum. Genel geçer bilgilerdense böyle hayatın içinden derslerle süslenen yazıları okumak büyük keyif. Dilerim yazar azmettiği yolda başarıyla ilerler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.