27 Ekim 2022 Perşembe
Kimden: RAMİZ ARSLAN
Tarih : 27 Ekim 2022
Kime : Genç Hukukçu
Konu : UZMANLAŞMA VE REKABET HUKUKU: Genç Bir Hukukçunun Notları- 1

İngilizcede bir kişinin genel kültür seviyesine ve giriştiği işlerdeki genel becerisine işaret eden bir söz vardır: “Jack of all trades, but master of none”. Yani, az buçuk da olsa elinden her iş gelen, ancak hiçbir işin de tam anlamıyla ustası olmayan kimse.

 

UZMANLAŞMA KONUSUNDAKİ İKİ TEMEL KAMP

Pek çok konuda olduğu gibi “uzmanlaşma” konusunda da iki temel kamp var. Bir taraftakiler diyor ki, elinden her iş gelen bir “joker eleman” olmak her bireyin hayatında hedeflediği yol olmalı. Zira kendisini multidisipliner ve karmaşık bir durumun içinde bulduğu zaman yönünü kaybetmeden genel olarak doğru istikamete ilerleyebilen kimse, günümüz dünyasının karmaşasında ihtiyaç duyulan kimsedir.

Diğer taraftakiler de diyor ki yeni dünyada geçer akçe her işten anlamak değil, bir işten çok iyi anlamaktır. Zira belirli bir konuda uzmanlaşan kimse, uzman olmayan kimseye nazaran sorunları daha hızlı ve verimli çözebilir, arz edeceği uzmanlık yüksek talep görür.

Aslına bakılırsa, her iki tarafın görüşünün de doğru olduğu söylenebilir. Öyle ki, içinde yaşadığımız çağda, bu iki seçenekten yalnız biri ile yola devam etmek yeterli olmayabiliyor. İstisnai seviyede başarılı kimselerin ve kurumların, “jack of all trades, AND master of one” bakış açısını yakaladıklarını görüyoruz. Yani “her işten anlamak” ve “uzmanlaşmak” kavramlarının birbirini dışlamadığı bir anlayış geliştirmenin mümkün ve hatta başarı için gerekli olduğu söylenebilir. Yönetim bilimi ve liderlik alanında araştırmalar yapan uzmanların gözlemlediği bu yaklaşım biz hukukçular için de geçerli gibi görünüyor. (Detaylı bilgi için Jim Collins’in “Built to Last” adlı eserinde bahsettiği “Ve’nin Dehası” kavramını inceleyebilirsiniz. https://www.jimcollins.com/concepts/genius-of-the-and.html – Erişim tarihi: 15.10.2022)

Hukukçular olarak bizim de bir yandan her hukuki konuyu anlamamız, diğer yandan bir veya birkaç alanda uzmanlaşmamız gerekiyor. Çeşitli alanlarda hizmet sunan bir hukuk bürosunun yöneticisini hayal edelim. Bu yönetici avukatın, kendi uzmanlık alanına girmeyen bir konunun yaklaşık olarak hangi hukuki alanlara temas ettiğini kavraması, ofisinde bu alanda uzmanlaşmış avukata yönlendirecek kadar müvekkiline kılavuzluk edebilmesi gerekecektir. Nitekim böyle bir kavrayış ile karşılaştığımızda sıklıkla hukuk nosyonundan söz ederiz.

Karmaşık meseleleri basitleştirebilen ve hayat olayını iyi değerlendirebilen bir hukuk nosyonunu geliştirmek için yararlanacağımız en iyi kaynaklardan birinin de hukuk fakültesi eğitimimiz olduğu söylenebilir.

 

UZMANLAŞMANIN GEREKLİLİĞİ

Bununla birlikte hukukçu olarak mesleğe adım attığımızda her işten biraz anlamamız yeterli olmayacak. Hukuk fakültesinde geliştirdiğimiz hukuk nosyonumuzun üzerine bir de uzmanlık eklememiz gerekiyor. Zira artık fakülte müfredatının bizi su üstünde tutmaya yetmeyeceği derin sulara açılıyoruz. Belirli bir alanda uzmanlaşan hukukçular, diğerlerine nazaran daha çok talep görüyorlar.

Bu durum hukuk hizmetlerine özgü değil elbette. Hepimiz günlük hayatımızda bu temel prensiple ekonomik kararlarımızı alıyoruz. Örneğin iyi bir kızartma yapmak için tava ihtiyacımız olduğunda, Tefal ya da Karaca gibi bir markadan alınacak bir tavanın, Her Tarakta Bezi Var A.Ş.’den alınacak bir tavaya nazaran daha iyi sonuç vereceğini tahmin edebiliyoruz.

Avukatların kesin limiti olan bir sınırlı kaynakla çalıştığı söylenir: Zaman. Bu sınırlı kaynağı en verimli şekilde işleyip en kaliteli ürünü ortaya çıkarabilen kişinin piyasada doğal olarak öne geçtiği gözlenir. Nitekim uzmanlaşma da tam burada devreye girmektedir. Belirli bir alanda uzmanlaşmış olan avukat, aynı kalitedeki bir işi daha kısa sürede icra edebilmekte ya da aynı sürede çok daha kaliteli bir iş ortaya koyabilmektedir. Bu da uzmanlaşan avukatların birim zamanlarının müvekkil gözünde daha değerli hale gelmesi anlamına gelir.

Mesleğin zaman içindeki değişimine bakıldığında bu durumun bir döngü yarattığı, günden güne uzmanlıkların sayısının arttığı, çok detaylı konular için uzmanların ortaya çıktığı görülüyor. Piyasadaki talebe bağlı olarak bu uzmanlıkların ve uzmanların sayısı arttıkça, uzmanlığı olmayan kimselere olan talebin de azaldığı gözlenmektedir. Yani zaman içinde uzmanlık, sizi tercih sırasında üste taşıyan bir unsur olmaktan çıkmakta, piyasada var olmanın koşulu haline gelmektedir.

 

UZMANLAŞMA ALANI

Peki, hukuk fakültesi ve merakımızla yöneldiğimiz kaynaklar sayesinde geliştirdiğimiz “her işten anlama” kabiliyetimizi bir uzmanlıkla taçlandırmak istedik. Hangi alanda uzmanlaşmalıyız? Kanaatimce bu soruyu en iyi cevaplayabilecek olan kimse kişinin kendisidir. Ancak şunu söyleyebilirim: Seçeceğiniz alanın sevdiğiniz alan olduğundan emin olun. Kanaatimce kişinin sevdiği alanda çalışması, başarılı bir kariyer için elzem olduğu gibi, mutlu ve faydalı bir hayat yaşamak için de şart.

Hukuk fakültesindeki öğrencilik yıllarımda Ayça Hocamın bana sorduğu zihin açıcı bir soru vardı: “İnsan başarılı olduğu alanı mı sever, yoksa sevdiği alanda mı başarılı olur?”. Bu sorunun cevabını uzun zaman kurcaladım, farklı dönemlerde farklı cevaplar buldum. İleride belki kanaatim tekrar değişir, ama bugünkü düşünceme göre yine iki cevabın birbirini dışlamadığı bir anlayış geliştirmek mümkün. Zira insan, sevdiği alanda çokça çalışarak başarılı olabilir; akabinde başarılı olduğu gerçeğinden de kıvanç ve memnuniyet duyarak bu alanı daha da sevebilir.

Bununla birlikte cevabın başlangıç noktasının “insanın sevdiği alan” olduğu düşüncesindeyim. Zira kişinin sevdiği alanda çok çalışarak başarıya erişmesi mümkün olsa da sevmediği bir alanda yalnız doğal yetenekleriyle başarıya erişmesi son derece güçtür. Başarı için en temel koşulun yetenek değil; biraz şansın yanında çokça azim, uğraş ve kararlılık olduğu kanaatindeyim. Çok yetenekli de olsa insanın sevmediği bir alanda uzun süreli olarak azim, uğraş ve kararlılık göstermesi zor olsa gerek.

Bu yüzden benim bu soruya naçizane cevabım: Sevdiğiniz ve kendinizi güçlü hissettiğiniz alanda çalışın; bir uzmanlık alanını sadece popüler olduğu veya “çok para olduğu” için tercih etmeyin. Elbette bir alanı sevmenizde bu tür sebepler etkili olabilir; ancak sadece bu sebeplere dayanıp sevmediğiniz ve sevmeyeceğinizi bildiğiniz bir alanda takılıp kalmayın derim.

Yazımın ikinci kısmında, uzmanlaşacağı alan olarak rekabet ve regülasyon hukukunu gözüne kestiren kişiler için, genç bir hukukçu olarak kişisel tecrübelerimi aktarmaya çalışacağım.

DEVAM EDECEK…

1 Yorum

  1. Zehra dedi ki:

    Henüz hangi yoldan gideceğine karar veremediği için bahsettiğiniz o derin sularda boğulmak üzere olan genç bir avukat olarak yazılarınızı büyük bir iştahla okuyorum, emeğinize sağlık.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.