Yapay zekâ artık geleceğin teknolojisi değil. İçinde bulunduğumuz anın teknolojisi diyebiliriz. Size en doğru müzik ve video öneren algoritmalardan, çağrı merkezlerinde kullanılan ses tanıma algoritmalarına, günümüzde birçok eve giren robot süpürgelerde kullanılan algoritmalardan, insansız hava araçlarında kullanılan algoritmalara, bankacılık sektöründe gerçekleşebilecek dolandırıcılıkları tespit edebilen algoritmalardan, tarım sektöründe bitkilerdeki hastalıkları ve zararlı böcekleri tespit ederek hasat kalitesini arttıran algoritmalara kadar yapay zekâ geniş bir yelpazede hayatımızı etkilemekte.
Yapay zekâ alanındaki bu gelişimin durmayıp daha da hızlı bir şekilde devam edeceğini ve sanayileşmiş toplumları ekonomik, sosyal ve psikolojik açıdan radikale yakın bir değişime zorlayacağını şimdiden öngörebiliriz.
HUKUK ve TEKNOLOJİ ARASINDAKİ İLİŞKİ
Peki hukuk yapay zekâ teknolojilerinin getirdiği bu değişimin neresinde kalıyor? Bu soruyu cevaplandırmak için öncelikle hukuk ve teknoloji arasındaki ilişkiye değinmemiz gerekiyor. Hukuk teknolojinin gerisinde mi olmalı yoksa önünde mi? Her yeni teknolojiyi regülasyona tabi tutmalı mıyız? Tutacaksak bu regülasyonların niteliği ne olmalı? Yoksa halihazırdaki kurallar yeterliyse bu kuralları uygulayarak mı devam etmeliyiz?
“HIZ PROBLEMİ”
Aslında hukuk ve teknoloji arasındaki etkileşime baktığımızda hukuk biliminin teknolojideki gelişmeleri takip etmekte geri kaldığını ve bu nedenle de “hız problemi” (pacing problem) denilen kavramın ortaya çıktığını görüyoruz. Bu problemin altında yatan sebeplerin salt olarak yasa koyucuların yeni teknolojileri kavrayamaması ve yeni kurallar ihdas etmekte gecikmesi olmadığının altını çizmek isterim. Yasa koyucular aslında burada bir tür bilinçli tercih de yapıyorlar. Şöyle ki; her teknolojinin ortaya çıkışı ve sonrasında da bir olgunlaşma süresi bulunmaktadır. İşte bu iki süre arasında yanlış bir düzenleme getirmek teknolojiyi geliştirmede lokomotif görevi üstlenen kişileri kısıtlayabilecek ve bu kişilerin yaratıcılığını azaltabilecektir. Bu da nihayetinde teknolojinin gelişimini yavaşlatabilecektir. Yasa koyucular bu tür bir gelişim engeli yaratmak istememektedir.
Nitekim ABD’de Federal Havacılık İdaresi’nin kurulması ve hava araçlarının uyması zorunlu olan güvenlik standartlarının getirilmesi (1958) için Wright Kardeşler’in başardığı ilk sürekli ve kontrollü havadan ağır uçuşun (1903) üzerinden yıllar geçmesi gerekmiştir.
KURAL: REGÜLASYON İÇİN TEKNOLOJİNİN OLGUNLAŞMASININ BEKLENMESİ
Yapay zekâ teknolojisinin genel bir regülasyona ihtiyacı olup olmadığını değerlendirebilmek için yapay zekânın mevcut halinin buna ihtiyacı olup olmadığını tartışmak gerekir. Şu anda hayatımızı etkileyen yapay zekâ teknolojisi uçakların bizi alternatifsiz bir halden uçak teknolojisine, sanayi devriminin bizi tarım ekonomisinden sanayi temelli ekonomiye veya otomobillerin bizi atlardan otomobil teknolojisine kavuşturmasındaki gibi radikal bir değişiklik yarattı mı? Bu sorunun cevabı şaşırtıcı gelebilir ama hayır.
Yapay zekâ teknolojisi hayatımızı birçok yönden kolaylaştırmakla birlikte, uçak, sanayi devrimi ve otomobillerde tanıklık edilen teknolojik atılımlardaki gibi hayatımızda çok köklü bir değişikliğe sebep olmamıştır. Yukarıdaki soruya olumlu cevap verebilmemiz için Yapay Genel Zekâ (Artificial General Intelligence- AGI) dediğimiz insan tarafından gerçekleştirilebilen her türlü zihinsel faaliyeti gerçekleştirebilen yazılımların ve donanımın geliştirilmesi gerekmektedir. Bu seviyedeki bir yapay zekâ ise henüz aramızda değil! Dolayısıyla ulaşımda bize çağ atlatan uçakların bile regülasyona tabi tutulması için on yıllar geçmesi gerekmişken, yapay zekâ teknolojisinin şu andaki haliyle regülasyona tabi tutulması AGI ve hatta en parlak insan zekâsına dahi açık farkla üstün gelecek (onu sürklase edecek) süper zekâ teknolojilerinin gelişimine ket vurma riski taşımaktadır.
KURALDAN SAPMAYI GEREKTİREN OLGULAR ve ETKİLERİ
Peki bu riske rağmen Avrupa Birliği neden Yapay Zekâ Düzenlemesi teklifinde bulundu ve bu düzenlemeyi yürürlüğe koyma yolunda ilerliyor? Keza ABD neden AB’nin bu adımının etkisiyle yapay zekâ regülasyonu konusunda adımlar atmaya başladı? Bunlar ve benzeri gelişmelerde regülasyon için teknolojinin olgunlaşmasının beklenmesine ilişkin genel kuraldan sapmayı gerektiren olguların oluştuğundan söz edilebilir.
Bu olgular neler olabilir? Özellikle teknoloji şirketlerinin karışmış olduğu çeşitli skandallar, kişisel verilerin sızdırılması ve kullanımı, hesap verilebilirlik, yapay zekânın antropomorfik okunmasının yarattığı endişeler ve bu gibi sebeplerle, yapay zekâ teknolojisinin “peak” noktasına varmadan erkenden regüle edilmeye çalışıldığını söyleyebiliriz. Erken regülasyon doğru yapıldığı takdirde teknolojinin doğru yöne evrilmesini de sağlayabilir. Nitekim ABD İletişim Ahlakı Yasası (“The Communication Decency Act of 1996”) 230. Bölümü’nde getirilen interaktif bilgisayar hizmeti sağlayıcısı ya da kullanıcısının başka bir bilgi içerik üreticisi tarafından sağlanan bilginin yayıncısı ya da sözcüsü olarak değerlendirilmeyeceğine ilişkin erken regülasyon niteliğindeki kural internet sektörünün muazzam yerlere ulaşmasını ve milyar dolarlık bir sektörün doğmasını sağlamıştır. Yapay zekânın genel regülasyonunda yapay zekâ teknolojisini bu noktaya taşıyıp taşımayacağını ve bunun risklerinin üstesinden gelecek doğru bir hamle olup olmadığını ise zaman gösterecek.
GENEL REGÜLASYONA ALTERNATİF ÇÖZÜMLERLE RİSKLERİN BERTARAF EDİLMESİ
Daha akılcı bir çözüm ise yapay zekânın genel regülasyonu yerine, yapay zekâ teknolojisinin üstünde konakladığı ve içine yerleştiği teknolojinin regülasyonlarında gerekli değişikliklerin yapılması olabilir. Örneğin; uçaklarda kullanımı son yıllarda oldukça artan algoritmaların güvenilirliği ve dayanıklılığını ölçmek için havacılık alanındaki yetkili idare tarafından yeni kuralların ihdas edilmesi veya var olan kuralların kaldırılması gündeme gelebilir. Böyle bir hamle ise, o alanda yıllarca tecrübesi bulunan idarelerin yapay zekânın güvenli ve sağlam çalışması için daha isabetli bir düzenleme yapma ihtimalini de arttırmaktadır. Bu yaklaşım otomotiv, bankacılık, tarım ve bu gibi diğer sektörlerde de benimsenebilir.
Nihayetinde dar alanda kısa paslaşmalar da diyebileceğimiz dar ve spesifik regülasyonlar, AGI teknolojisinin yokluğunda birçok farklı alanda farklı şekillerde kullanılan yapay zekâyı tek bir genel regülasyona tabi tutmanın risklerini de bertaraf edebilir.
HUKUK VE TEKNOLOJİNİN ETKİLEŞİMİ AÇISINDAN ÇIKARIMLARIMIZ
Yapay zekânın erken regülasyonun bu teknolojiyi hangi noktaya sürükleyeceğini şimdiden öngörebilmek oldukça zor. Sonucu hukukçular olarak hep birlikte deneyimleyip göreceğiz. Bu esnada bu konuda okuma yapmak isteyenlere birkaç temel kaynak önerisinde bulunayım: