24 Temmuz 2020 Cuma
Kimden: GİZEM HALİS KASAP
Tarih : 24 Temmuz 2020
Kime : Genç Hukukçu
Konu : MADDİ İMKANLARIM SINIRLI, İNGİLİZCEM YETERLİ DEĞİL, YİNE DE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE LL.M. YAPABİLİR MİYİM?

NEREDEN BAŞLADIM?

“Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) LL.M. her hukukçunun hayalidir” diyerek yazıma başlamayacağım. Zira benim hayalimde yurtdışında herhangi bir ülkede lisans üstü öğrenim yoktu. Orta halli memur bir ailenin kızı olarak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni (İÜHF) kazanmış, ailedeki tek hukukçu olarak mezun olmuş ve zaten halihazırda ailem ve yakınlarım bakımından ulaşabilecek en üst noktaların birine ulaşmıştım. Ailem okumanın özellikle kız çocuğu olmamız hasebiyle ne kadar önemli olduğunu her zaman vurgulamakla birlikte, bunu hukuk özelinde nasıl yapacağım hakkında bana fikir verebilecek yetkinlikte değildi. Bu şartlar altında, hem yabancı dil yeterliliğimdeki eksiklik hem de ekonomik sebeplerle yurtdışında lisans üstü öğrenimin bana uzak olduğunu düşünüp “rasyonel” bir insan olarak ABD’yi bırakın yurtdışında herhangi bir ülkede eğitimin hayalini dahi kurmaktan uzak durdum.

Öte yandan üniversite ikinci sınıftan itibaren öğrenmekten ve öğretmekten duyduğum yüksek haz nedeniyle hedefim akademisyen olmak olarak şekillenmişti. Yabancı dildeki yetersizliğimin sorun olabileceğini biliyor, ancak yurt içinde yüksek lisans ve doktora için yabancı dil sınavlarını geçecek ve hukuki bir metni okuyup anlayacak kadar dil bilmenin yeterli olacağını düşünüyordum.

2013 yılında İÜHF’den mezun olduğumda akademisyen olma hedefiyle üniversitelerin açtığı kadroları takip ederken Ayça Hoca’ya bu konudaki bilgisi nedeniyle danıştım. O görüşmelerimiz esnasında o da beni Milli Eğitim Bakanlığı’nın yurt dışı lisansüstü eğitim bursu (YLSY) ile tanıştırdı ve kendi LL.M. tecrübesini benimle paylaştı. Böylece ABD’de yüksek öğrenim fikri aklımda ilk olarak o zaman oluştu. Başka değerli hocalarımdan da tavsiyeler aldım. Ağırlıklı olarak verilen tavsiye özel hukukçu olmak istediğim için kanunlarımızı ekseriyetle iktibas ettiğimiz Almanya ya da İsviçre’ye gitmem yönündeydi. Günün sonunda ise karar vermek bana kalmıştı.

Ben tercihimi ABD’den yana kullandım. Bunun ilk ve en önemli sebebi ülkemizde daha az çalışılan Anglosakson hukukunu öğrenmek ve kendimi tamamen farklı bir hukuk sistemi ile tanıştırmaktı. Lisans hayatımdan beri Ayça Hoca’nın yürüttüğü gönüllü bir çalışma grubu olan Medeni Hukuk Araştırma Grubu vesilesiyle monografi ve makalelerle iç içe olduğumdan, karşılaştırmalı çalışmalarda Amerikan hukukunun yeterince çalışılmadığını da gözlemlemiştim. Ayrıca çalışmak istediğim alan tahkim olduğundan, neo-liberal ekonomi politikaları nedeniyle ABD’nin bu konudaki öncü rolünün de farkındaydım. Nihai tercihimi bu çerçevede şekillendirdim.

Hangi ülkeye gitmek istediğimi belirledikten sonra YLSY bursuna başvurdum ve tercihlerimi ABD esas olacak şekilde yaptım. Mülakata çağırılmaya hak kazandığımda ise hala bu burs programına girip girmeme konusunda tam anlamıyla emin değildim. Zira arama motorlarında karşıma çıkan içerikler genellikle yüksek miktardaki kefalet senetleri veya tazminata düşen öğrencilerin af talepleriye ilgiliydi. Mülakat için Ankara’ya gitmeden önce bu kararsızlığımı Ayça Hoca ile paylaştım. Onun kendi kişisel vaktinden zaman ayırarak benimle uzunca konuşması ve beni cesaretlendirmesi sonucu Ankara’ya mülakata doğru yola çıktım. Sonrasında ise mülakatı geçmiş ve artık YLSY bursiyeri olmuştum.

BURSİYER OLUNCA MÜCADELE BİTMEMİŞTİ ve HATTA YENİ BAŞLIYORDU

Yurtdışında eğitimin maddi ayağını —tazminat korkusu ile de olsa—sağlama almış olmakla birlikte işin en önemli ikinci ayağı olan dil problemi hala devam ediyordu. İÜHF’de parmakla gösterilen, okula derece ile girmiş ve derece ile tamamlamış bir öğrenci olmakla birlikte, mezun olduğumda İngilizce benim için çok uzaktı. İngilizce bakımından dönemimdeki akranlarımı iki farklı grupta toplamak mümkün diye düşünüyorum:

1. Halihazırda İngilizce Altyapısı Olan Öğrenciler: Özel lise ve/veya ortaokullardan mezun olarak İngilizce öğrenme şansı elde etmiş veya sair imkanlarla bu dili öğrenmiş bu öğrenciler bakımından İngilizce öğrenilmesi gereken değil genel itibariyle veya hukuk özelinde geliştirilmesi gereken bir dil idi. Bu öğrenciler, farazi dava yarışmalarında yer alabiliyor, mesleki İngilizce derslerini seçebiliyor, yabancı dil bilmeyi şart koşan hukuk bürolarında staj yapmayı ve çalışmayı hedefleyebiliyorlardı.

2. İngilizce Bilgisi Sınırlı Olan veya Hiç Olmayan Öğrenciler: Gerek sosyo-ekonomik sebeplerle gerekse Türk eğitim sisteminin çarkları arasında 10 yılı aşkın süredir İngilizce dersi almasına rağmen konuşmakta ve dili kullanmakta güçlük çeken ve genel olarak yabancı dil konusunda kendine güveni olmayan —veya bazen fazlaca özgüveni olup öyle olmadığı halde iyi derece İngilizce konuştuğunu iddia eden— bu öğrencilerin ise benim ve çoğunluğun da dahil olduğu ikinci grubu oluşturduğunu söyleyebilirim. İngilizce yeterliliğinin önemi bu grup öğrenciler tarafından da takdir edilmekle birlikte, onlar için İngilizce hala öğrenilmesi gereken bir yabancı dil konumundaydı.

Ben de okul hayatım boyunca pre-intermediate/intermediate bandında olan İngilizce seviyemin yeterli olmadığı gerçeğinin farkında idim. Bununla birlikte İÜHF yıllarında bunu geliştirmek için gösterdiğim çaba yüzeysel ve sınırlı olarak kaldı. Yıllardır okul-dil kursu kısır döngüsünde İngilizce’yi bir türlü öğrenememenin yarattığı tükenmişlik ve bıkkınlıkla kendime mümkün olduğunca İngilizce’siz bir yol çizme ve İngilizce’yi ancak sınavlar çerçevesinde asgari ölçüde kullanabilme yolunu —farkında olmadan— seçmiş bulundum.

Keza İstanbul Üniversitesi Özel Hukuk Yüksek Lisans Programı’na başvurduğumda gerekli dil sınavını iyi de sayılacak bir puanla geçmiş ve not ortalamam ve mülakat puanının da etkisiyle yüksek lisansa birinci olarak girmiştim. O halde “İngilizce’yi sınavlarda yetecek kadar bilmek” stratejisi benim için işe yarayacaktı ve daha fazlasına ihtiyacım yoktu. YLSY bursiyeri olup ABD’de LL.M. yapmaya karar verdiğimde ise aslında kendimi kandırdığımı ve daha fazlasına ihtiyacım olduğunu anladım. Dolayısıyla artık yalnız dil eğitimi ile mücadele etmeyecek ayrıca koyduğum zihinsel bariyerleri de aşmak zorunda kalacaktım.

BU ŞARTLAR ALTINDA İNGİLİZCE EĞİTİMİME ve TOEFL SINAVI İÇİN HAZIRLIKLARIMA BAŞLADIM

İlk TOEFL denememi yaptığımda soruları doğru cevaplandırmak bir yana, denemeyi sınav süresi içinde dahi bitirememiştim. Kendimi denemek için girdiğim ilk resmi TOEFL sınavında aldığım puan 70 civarındaydı. Daha sonra birkaç ay kadar kendimi tüm gücümle zorladığımda puanımı 85 üzerine çekebilmiştim. Ben giderek gelişiyor olmama sevinsem de, LL.M. programlarının aradığı 95-100 bandındaki dil puanlarını karşılamak için hala yetersizdim.

Tüm bu süreçte tahkim alanında LL.M. programlarının iyi olduğunu bildiğim okulları bir çizelgede toplayıp bunların aradıkları dil puanlarını not etmeye, internet sitesinde dil puanlarını bulamadığım okullarla ise iletişime geçmeye başladım. Bu okullardan biri de Penn State University idi. Attığım e-mail sonucu Penn State’nin yabancı öğrenci kabul ofisindeki (admission office) bir kişinin başka bir etkinlik için tesadüfen o sırada İstanbul’da olduğunu öğrendim. Penn State’in yetkilisi ile İstanbul’da yüz yüze görüştüğümde bana, dil puanımın yeterli olmadığını ancak geri kalan başarılarım nedeniyle komite tarafından kabul edilme şansımın yüksek olduğunu söyledi. Bu sebeple bundan önceki kişisel başarılarıma binaen dil konusunda da kendimi geliştirmekteki azim ve çabamı gösteren bir niyet mektubu yazmamı önerdi. Bu öneriyi dikkate alarak ilk başvurumu yaptım ve Penn State’den kabulümü aldım.

ABD’DEKİ BEŞ YILLIK TECRÜBEMDEN YOLA ÇIKARAK LL.M. BAŞVURULARINDA DİL BAKIMINDAN ŞUNLARI SÖYLEYEBİLİRİM:

(i) ‘Get comfortable with being uncomfortable’: Amerikalı’ların sıklıkla kullandığı bu söz başarının anahtarının kendinizi zorlamakta ve konfor alanınızın (comfort zone) dışına çıkmakta olduğunu ifade eder. Eğer meslek yaşamınız veya LL.M. programları için İngilizce öğrenmeniz gerektiğini düşünüyor, istiyor ve ancak erteliyorsanız kendinizle yüzleşin ve bu konuda kararlı iseniz zorluklardan kaçmayarak gerekli emek ve özeni göstermeye karar verin. Zihinsel bariyerlerinizin veya hedeflerinizin farkındalığı atılacak sonraki adımlar için en önemli temeli oluşturacaktır.

(ii) Sizden İlk Etapta Beklenenin Bir Sınav Puanı Olduğunu Unutmayın: Başkalarına karşı yargılayıcı ve heves kırıcı oluşumuz ülkemizde kronik bir problem. Dil eğitiminde de mükemmeli hedefleyerek hataya yer vermekten çekinmemizin sebeplerinden biri de muhtemelen bu. Yabancı dil yeterliliğiniz ile ilgili şüpheleriniz varsa, LL.M. için ilk aşamada gerekli olanın sadece bir dil puanı olduğunu unutmadan alacağınız sınavın stratejilerini kavrayarak o yönde çalışmanız çok önemli. Dile ilişkin inceliklere dili kullandıkça ve dili yaşadıkça zaman içinde hakim olabileceksiniz.

(iii) Dil Puanınız Yeterli Olmasa da Başvurunuzu Yapın: Kendi başvurum ve halihazırdaki okulumun uluslararası öğrencilerin kabulleri ile ilgilenen ofisinde çalışmam sonucu edindiğim deneyimler sonucu söyleyebilirim ki, dil puanınız arananın altında da olsa başvurularınızı yapın. Dildeki eksikliğinizi başka alanlardaki başarılarınızı göstererek telafi edebilirsiniz. Benim bakımından bu telafi, üniversite sınavındaki Türkiye derecem, İÜHF’teki 3.90 ortalamam, lisans hayatım boyunca Medeni Hukuk Araştırma Grubu’nda aktif olarak rol almam sayesinde gerçekleşti. Size tavsiyem, güçlü yönlerinizi gerek niyet mektubu gerek referans mektubu veya sair imkanlarla öne çıkararak, sizin neden başvurduğunuz okul için değerli bir kazanç olduğunuzu ortaya koymanızdır.

(iv) LL.M. Programına Dil Öğrenmek veya Geliştirmek Beklentisinden Ziyade Uzmanlaşmak Amacıyla Gidin: Ayça Hoca’nın 5 Haziran 2020 tarihli yazısında da değindiği gibi LL.M.’de amaç İngilizce öğrenmek değil, yetkinlik arttırmak ve uzmanlaşmak olmalıdır. Ben LL.M. programına içinde bulunduğum burs programı gereği belli bir süre zarfında başlamak zorunda olduğumdan LL.M. boyunca hem İngilizcemi geliştirip hem de hukuk İngilizcesinde yetkinleşmeye çalıştım. Dolayısıyla sınıf arkadaşlarımın seviyesini yakalamak için belki de onların iki katı kadar emek verdim. Siz eğer vaktiniz varsa LL.M. gibi maddi ve zaman bakımından ciddi bir yatırımı gerçekleştirmeden önce dil konusunda kendinizi en azından rahatça ifade edebilip dili kullanabildiğinizi hissettiğiniz bir seviyeye ulaştıktan sonra LL.M.’e başlayın.

PEKİ YA BURS İMKANLARI?

Ben akademisyenliği tercih ettiğim ve ABD’de LL.M. yapmak istediğim için YLSY bursu bana aradığım fırsatı sundu. Ancak bu kadar uzun soluklu bir akademik yola girmeden de LL.M. yapmak mümkün. Kendi imkanlarınızın hiç olmadığı veya kısmi bir ödeme gücünüz olduğunu varsayarak atılabilecek adımları kısaca özetleyeceğim:

• Öncelikle eğer yurtdışında LL.M. yapmak istiyorsanız “maddi yetersizliklerden dolayı LL.M. yapmam mümkün değil” cümlesini “LL.M. yapmak istiyorum ve maddi kaynakları araştırıyorum” cümlesi ile değiştirin. Benim için de LL.M. fikrine alışmak zihinsel bariyerleri kırmak ve aslında LL.M. yapmanın o kadar da imkansız olmadığını görmek kolay olmadı. LL.M. yapmaya karar verip algılarınızı açık hale getirdiğinizde siz de birçok burs duyurusu ile karşılaşacak, okulların değişim programlarından haberdar olacak veya eğitim fuarları veya okullarla iletişime geçerek burs olanaklarını öğrenebileceksiniz.

ABD için burs olanakları bakımından ilk tavsiyem the US Department of State tarafından sunulan Education USA web sitesini takip etmeniz olacaktır. Burada uluslararası öğrencileri için okulların sunduğunu burs duyurularını tek bir çatı altında bulabilirsiniz ve okullarla irtibata geçebilirsiniz. Yine Fulbright bursu da ABD bakımından en yaygın olan burslardan biridir.

• Bunun yanı sıra okullardan burs almak her zaman mümkündür veya tez danışmanımın tabiri ile “okulda her zaman para vardır, sadece nereye ne şekilde soracağını bilmek gerekir”. ABD’de bazı LL.M. programlarından burs almak mümkündür. Alacağınız burs ihtiyaç sebebiyle (need-based) olabileceği gibi başarılarınız (merit-based) sebebi ile de olabilir. Hangi sebeple olursa olsun burs için öncelikle güçlü bir başvuru hazırlanmalıdır. Özellikle niyet mektubu bakımından esas olan özgeçmişinizde yazılı olanları yeniden yazmak değil bursu neden hak ettiğinizi ayrıntılı ve spesifik olarak anlatmanız olacaktır.
Burs verme eğilimi yüksek olan okulları tespit etmek de önemlidir. Örneğin Golden Gate University sıralamalara girememiş bir okul olsa bile hem San Francisco’da yer alması hem de uluslararası öğrencilere yüksek miktarda burs vermesi sebebiyle LL.M.’den beklentisi California baro sınavını almak olan bir kimse bakımından tercih sebebi olabilir.

Türkiye’de akademik kariyer sürdürmeyi ve bu bağlamda hem yüksek lisans hem de doktora programlarını tamamlamayı istiyorsanız YLSY bursunu düşünebilirsiniz. YLSY bursu bakımından esas olan her sene MEB tarafından açıklanan kılavuzları takip etmek olacaktır. Zira bu kılavuzlarda hukuk için kontenjan açılıp açılmadığı veya açılan bu kontenjanda öğrencinin gidebileceği ülkeler arasında ABD’nin olup olmadığını incelemek gerekecektir.

Sizi avukatlık cezbediyorsa ve/veya yurtdışında sadece yüksek lisans yapmak istiyorsanız YLSY bursu sizin için hala bir seçenek olabilecektir. Her ne kadar akademisyen kontenjanına nispeten daha az kontenjan açılsa da dönüşte kamu kurumlarına avukat olarak atanmak üzere YLSY bursuna başvurabilirsiniz. Bu bağlamda örneğin deniz hukuku alanında LL.M. yaptıktan sonra Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nda avukat olarak başlayabilirsiniz. Bu kadrolar ve kontenjanlar için yine kılavuzları takip etmek esas olacaktır.

SON SÖZ

Tecrübe ve tespitlerimin “benim bunu başarmam zaten imkansız” diyerek yola çıkmaktan vazgeçenlere faydalı olmasını diliyorum.

1 Yorum

  1. Ahmet can dedi ki:

    Bu yazıyı yazan sınıf arkadaşımın bizlere ne kadar büyük bir gurur kaynağı olduğunu ifade etmek isterim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir