Hukuk eğitimi ve meslekte yaşanan değişime, gelişmelere ve bunların ihtiyaç duyulan hukukçunun formasyonu üzerindeki etkilerine ilişkin paylaşımlar yapmak üzere yola çıktık. Ancak, değişim ve gelişmeleri algılayabilmek, anlamlandırabilmek, yorumlayabilmek ve uyarlayabilmek için öncelikle, hiçbir zaman değişmeyen ve değişmeyecek olanı içselleştirmemiz gerekli: Hukukçunun başarısının sırrının yöntemli olabilmekten geçtiği gerçeğini!
Yöntemli bir hukukçu olabilmenin neden değişmez önemde olduğunu somutlaştırabilmek için bir anımı aktarayım. Borçlar hukuku sınavına üçüncü kez gireceğini, tüm kitabı ve bulabildiği tüm pratik çalışmaları ezberlediğini, sınavlarda herşeyi (sayfalarca) yazmasına rağmen aldığı notların çok düşük olduğunu, ne yapacağını ve nasıl çalışacağını artık bilemediğini dile getirerek dert yanan bir öğrenciye Borçlar Kanunu’nun sistematik yapısına hakim olup olmadığını sormuştum. Ne demek istediğimi açmamı istemesi üzerine, kanunun hangi kısım, bölüm ve ayırımlardan oluştuğunu bilip bilmediğini, daha basit bir ifadeyle içindekiler kısmını hiç inceleyip incelemediğini öğrenmeye çalıştığımı söyledim. Cevabı tahmin edeceğiniz üzere olumsuzdu, ezberlemeden! önce kitabın da içindekiler kısmına hiç bakmamıştı. Bir başka ifade ile büyük resim kafasında hiç oluşmamış, bir sürü bilgiyi sistematikten uzak şekilde tüm iyiniyetiyle öğrenmeye çalışmış ve kısır döngüye girmişti. Kafasında kural, kavram ve kurumların ana sistematiğini oturtamamış olduğu için önüne gelen sınav sorularının esasını oluşturan hukuki problemi (isabetli olarak) tespit edebilmesine yardımcı olacak olay ve olguları göremiyor, görse de dikkate al(a)mıyor ya da yanlış yorumluyordu. Neticede sınav sorularına hukuka uygun ve mantıklı cevap verme aşamasını başarı ile tamamlaması ve dersi başarı ile vermesi henüz mümkün olamamıştı. Sistematik konusunda gerekli çalışmayı yaptıktan sonra yöntemli şekilde ilerlemeye devam etti ve kısır döngüden çıkmayı başardı.
Eğitim sürecindeki bu örneğin bir de uygulama aşamasındaki yansımasını canlandırın gözünüzde. Müvekkilinin anlattığı olayları hukuk diline çevir(e)meden, buradan kaynaklanabilecek talep hakkını ve bunun dayandığı hukuki esasları ve ispat olanaklarını hukukçu gözüyle incele(ye)meden niteleme yapıp ilerleyen bir uygulamacı, temelde aynı (yöntemsel) sorun sebebiyle bu kez bir başkasının (ciddi) hak kaybına sebep olabilecek ve kendisini de büyük bir mesleki sorumluluğun altına sokabilecek derecede tehlikeli bir durum yaratabilecektir. O halde hukukçu, mesleki bilgiye ve hukuki tarzda düşünebilme alışkanlığı da dahil olmak üzere mesleki yöntemlere aynı yetkinlikte sahip olacak şekilde donanmalıdır.
Hukuk kuralları ve hukuki kavramlar bir hukukçunun araçlarıdır. Günümüzdeki teknolojik gelişmeler sayesinde bu araçların vücut bulduğu kaynaklara ulaşılabilmek oldukça kolaylaşmıştır. Ancak Resmi Gazete’nin düzenli kontrolü sayesinde mevzuat değişikliklerinin takip edilebildiği, erişilebilen bir hukuk fakültesi kütüphanesi var ise (nerede ne arayacağını biliyor olmak kaydıyla) katolog taraması yaparak hukuki kavram ya da kurumlara ilişkin kaynaklara (o da kütüphanenin kaynakları ile sınırlı olarak) erişilebildiği, Yargıtay Kararları Dergisi’ne abone olarak sadece seçilip basılmış olan emsal kararlara ulaşılabildiği bir durumdan, nerede olursanız olun telefonunuzdan saniyeler içinde ilgili veri tabanlarına bağlanıp anahtar kelime/leri yazdıktan sonra ara tuşuna basarak ilgili mevzuat, karar, ikincil kaynaklar ve hatta e-kitaplara ulaşabilir hale gelinmiş olması hayallerin de ötesinde bir değişimdir. Ancak (mesleki) bilgiye erişim bu derece kolaylaşmış olmasına rağmen, hukuki bir uyuşmazlık ile karşı karşıya kalan hukukçunun isabetli şekilde nitelendirme yapabilme işi zorluğunu aynen korumaktadır. Zira önemli olan bilmek ya da bilgiye erişebilmek değil, karşılaştığımız olay ve uyuşmazlıkları hukukçu gözüyle inceleyebilmek ve nitelendirebilmektir. Kendi talep ve davasını desteklemek amacıyla emsal karar bulmak isteyen ve tüm elektronik veri tabanlarına sınırsız erişimi olan bir uygulamacı düşünün. Kendi olayındaki maddi vakıaları içselleştirmeden, hukuki çözümleme ve bağlı isabetli hukuki nitelendirmeleri yapmadan, sadece kendi olayında geçen anahtar kelimeleri arama motoruna bire bir kopyalayarak kendi iddialarını destekler bir emsal karar bulabilmesi mümkün mü? Bu yöntemsizlikle bulacağı ve dosyaya sunacağı kararın karşı taraf lehine olmasına hiç şaşırmam.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde üçüncü sınıf öğrencisiyken, o yılın seçimlik dersleri bakımından çoğunluktan farklı bir tercih yapmış, Hukuk Metodolojisi dersini seçmiştim. Yaklaşık bin kişilik bir öğrenci grubunun içinden (farklı sebeplerle de olsa) benimle birlikte aynı seçimi yapan diğer dört öğrenci ile birlikte o dönemde Prof. Dr. Ömer Yörükoğlu (çok değerli hocamı saygı ve sevgiyle anıyorum) tarafından verilen metodoloji derslerine katılmaya başladık. İtiraf etmem gerekirse, dersi seçmemin nedeni hukuk metodolojisine sahip olmanın mesleki anlamda ne derece önemli olduğunun bilincinde olmam değildi. Ömer Hoca’nın Hukuk Felsefesi derslerinden aşina olduğum uslübu ve birikimi sebebiyle kendisinden bir ders daha almanın iyi olacağını düşünmüştüm. Öğrenci sayısının azlığı sayesinde seminer tadında yürütülen derslerde metodolojinin anlam ve önemini kavramaya başladığımda seçimimin ne derece doğru olduğunu bir kez daha anlamıştım. Çok da bilinçli olmaksızın yapmış olduğum seçim beni teori ile tanıştırmış ve farkındalığımı sağlamıştı. Sonraki yıllarda mesleki yönlenmem bakımından da değerli tavsiyelerde bulunmuş olan Ömer Hoca’mın hukuk felsefesi ve hukuk metodolojisi derslerinde bizlere sağlamış olduğu mesleki katkıların önemini mesleğin ilerleyen yıllarında daha da net olarak görmeye başladım. Hukuki tarzda düşünebilme aslında (gerekli çabanın gösterilmesi suretiyle) zaman içinde gelişebilen bir yetiydi. O halde sistemli olarak ve farklı bakımlardan da donanmaya özen göstererek yöntemli bir hukukçu olmak için sürekli çalışmak şarttır. Aksi halde sevgili hocamız Prof. Dr. Rona Serozan’ın (çok değerli hocamı saygı ve sevgiyle anıyorum) “Hukukta Yöntem” isimli, hukukçulara yol gösterici eserinde isabetle belirttiği gibi, “...tarihsiz, sosyolojisiz, felsefesiz, genel kuramsız hukukçuluk içi boş ve dayanaksız, açıkçası, yöntemsiz bir hukukçuluk sayılır.” (Rona Serozan, Hukukta Yöntem, İstanbul 2015, s.58.)
Türk Hukuku’na ve hukukçularına çok büyük katkılarda bulunmuş olan çok yönlü değerli hukukçu ve düşünür Prof. Dr. Ernest E. Hirş’in (her hukukçunun okuması gereken) Pratik Hukukta Metod isimli nadide eserinde yer verdiği “Hukukçunun değeri, bilgi derecesi ile değil, bilgisini uygulama yeteneği ile ölçülür” şeklindeki değerlendirmesi aslında daha fazla söze gerek bırakmamaktadır. (Prof. Dr. Ernest. E. Hirş, Pratik Hukukta Metod, Yayına Hazırlayan: Selçuk Veziroğlu, 8. Bası, Ankara, 2018.)
1 Yorum
Hararetle ihtiyaç duyulan bir konu. Kaleminize sağlık.