SPOR HUKUKU ALANINDA NASIL ÇALIŞMAYA BAŞLADIM?
Medeni Hukuk alanında çalışan bir akademisyen olarak Spor Hukuku’na doktora aşamasında aldığım bir ders vasıtasıyla giriş yaptım. Ders ödevi olarak bir kararı çevirmem ve hukuki açıdan değerlendirmem gerekiyordu. Ödevimin konusu, CAS tarafından verilen 2002/A/423 numaralı “PSV Eindhoven/UEFA” başlıklı karardı. Kararda PSV Eindhoven takımında kendi taraftarlarınca gerçekleştirilen ırkçı saldırı ve tezahüratlar dolayısıyla UEFA tarafından uygulanan yaptırımın hukuka uygunluğu ele alınmıştı. Bu ödevi hazırlarken spor hukuku alanında medeni hukuk ve borçlar hukuku bilgilerinin ne denli büyük önem arz ettiğini fark ettim. Nitekim daha sonra da TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nda beş yıl kadar hakemlik yapma fırsatım oldu. Bu şekilde spor hukuku alanında çalışmaya başlamış oldum. Bu beş yıl içinde edinmiş olduğum deneyimi ise “Profesyonel Futbolcu Sözleşmesinde Ücret” başlıklı bir kitapla ilgililer ile paylaşmaya çalıştım. Zira hakemlik yapmış olduğum dönemde karşılaştığımız birçok ihtilaf, profesyonel futbolcuların ücretlerine ilişkindi.
SPORUN HUKUKUNUN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Günümüzde spor, basit bir aktivite olmanın çok ötesinde anlamlar içerir. Sosyal gelişmeler sporu önemli bir eğlence aracına dönüştürmüştür. Dolayısıyla birçok spor dalı, iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel açıdan büyük anlamlar kazanmış, kendi sektörlerini yaratmıştır. Elbette iletişim araçlarının ve teknolojik gelişmelerin kat etmiş olduğu aşama, spor dalları temelinde yaşanan bu gelişmelere ivme kazandırmıştır. İletişim araçlarının herkes tarafından kolaylıkla ulaşılabilir ve kullanılabilir olması, spor dalları temelinde oluşan sektörlerin uluslararası alanda tanınırlığını da kolaylaştırmıştır. Bugün hemen hemen her spor dalında düzenli bir şekilde organize edilen uluslararası turnuvalar ve bu turnuvalarda elde edilen başarılar, ülkelerin gelişimine ve tanınırlığına da olumlu etki eder. Bu şekilde spor, turizm sektörüne dahi etki edebilen son derece önemli bir fonksiyona kavuşmuştur. Spor alanında yaşanan tüm bu gelişmeler, sportif faaliyetleri küresel piyasa düzeyinde önemli bir sektör haline getirmiştir. Sporun küreselleşmesi, sportif alanda uluslararası federasyonların ve birliklerin doğmasına yol açmıştır. Zira küreselleşme ile birlikte ülkeler arasındaki iş birliği özel bir önem kazanmıştır. Bunun yanı sıra uluslararası organizasyonlar çoğalmıştır. Sporcuların dolaşımının kolay bir hale gelmesi, rekabetin küresel boyutta korunmasını zorunlu kılmıştır. Bu gelişmeler, hukukun spor alanındaki varlığını zorunlu kılmıştır.
Spor Hukuku alanında yasal düzenlemeler kadar, değinmiş olduğumuz uluslararası federasyon ve kuruluşların düzenlemeleri de etkilidir. Spor, bu federasyonlar ve kuruluşlar eliyle yürütülmektedir. Dolayısıyla bu alandaki işleyiş yasal düzenlemelerden ziyade bu kurum ve kuruluşların düzenlemelerine bağlıdır. Elbette federasyonların ve birliklerin bulundukları ülkenin yasal düzenlemelerine aykırı hükümler getirmesi mümkün değildir. Ancak spor hukukunda emredici hükümlerle düzenlenmemiş olunan geniş bir alanın bulunduğunu ifade etmek isterim. Kaldı ki her bir spor dalının organize edilmesi ve düzene sokulması federasyonlara bırakılmıştır. Bu federasyonlar ise kendi alanlarında uluslararası organizasyonlara katılabilmek bakımından uluslararası federasyonlara üye olmak zorundadır. Bu alanda faaliyet göstermek isteyen sporcular, antrenörler, menajerler ve kulüpler sonuç olarak ulusal ve uluslararası federasyonların yetkisini tanımak, bunlar tarafından kurulan düzene tabi olmakla yükümlüdürler. Aksi taktirde söz konusu alanda faaliyette bulunmalarına en başta yasal düzenlemeler imkan vermemektedir.
Ekonomik ve sektörel büyümenin bu denli hızlı gerçekleştiği bir alanda düzenin sağlanması son derece önemlidir. Ayrıca bu alandaki gelişimin sürekliliği hukuk kurallarının da değişiklikleri karşılayabilir durumda olmasını zorunlu kılar. Dolayısıyla spor hukuku, sosyal ve teknoloji alanındaki gelişmelere bağlı olarak sürekli değişmektedir.
Spor Hukuku’nun interdisipliner bir alan olduğunu söylemek yanlış olmaz. Her bir spor dalının federasyonlar eliyle yönetilmesi ve kulüplerin bu federasyonlara üye olma zorunlulukları dolayısıyla, öncelikle spor hukukunun kişiler hukuku ile yakından ilgili olduğunu ifade etmeliyim. Kulüpler ile sporcular, sporcular ile federasyonlar ve hatta liglere katılım bakımından kulüpler ile federasyonlar arasındaki ilişki de sözleşmeler ile şekillendiğinden, spor hukuku borçlar hukuku ile yakından ilgilidir. Bunun yanı sıra Ceza Hukuku ve İdare Hukuku ile de bağlantılı olan spor hukuku, aynı zamanda iş hukuku bilgilerini de gerekli kılar. Tahkim hukuku da spor hukuku alanında özel bir öneme sahiptir. Tahkim vasıtasıyla sportif uyuşmazlıkların uzmanlarca kısa sürede çözülmesi amacı, tahkimin spor hukuku alanında gelişmesini sağlamıştır. Spor hukuku alanında sonuca varılması çoğunlukla aciliyet arz eder. Zira bu alanda rekabet sürekli devam eder. Liglerin güvenirliğinin sağlanması çabuk karar verilmesini ve uygulanmasını gerektirir.
Ayrıca sporcuların mesleklerini ifa edebilecekleri süre diğer mesleklere nazaran daha kısadır. Dolayısıyla sporcular bakımından ortaya çıkan uyuşmazlıkların devlet eliyle yürütülecek ve üç veya daha fazla yıl sürecek yargılamalarla sonuca ulaştırılması, sporcular bakımından dezavantajlıdır. Bu minvaldeki sebepler tahkimin spor hukukunda ağırlık kazanmasına yol açmıştır.
SPOR HUKUKU ALANINDA KARŞIMIZA SIKLIKLA ÇIKAN SÖZLEŞMELER HANGİLERİDİR?
Öncelikle sporcular ile kulüpler arasındaki sözleşmelere değinmeliyim. Bunlar hizmet sözleşmesi olarak nitelendiriliyor. Ancak 4857 sayılı İş Kanunu m. 4/I hükmünün g. bendi sporcuları kapsam dışında bıraktığından, sporcular ile kulüpler arasındaki sözleşmeler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan hizmet sözleşmesi hükümlerine tabi. Buna karşılık antrenörler ile spor kulüpleri veya spor anonim şirketleri arasındaki sözleşme ilişkisi ise 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi. Menajerlik sözleşmesi, federasyonların hem spor kulüpleri/spor anonim şirketleri hem de sporcular ile kurduğu lisans sözleşmeleri, yayın sözleşmesi, sponsorluk sözleşmeleri karşımıza sıklıkla çıkan sözleşmelerden. Dolayısıyla spor hukuku alanında çalışmayı hedefleyen meslektaşlarıma borçlar hukuku bilgilerini her fırsatta yenilemelerini tavsiye ederim. Ancak borçlar hukuku kurallarının yorumlanmasında başarıya ulaşılması, ilgili spor dalındaki kuralların ve uygulamanın da iyi bilinmesini gerektirir. Nitekim ilgili spor dalındaki federasyonların düzenlemeleri çoğunlukla kulüpler ve sporcular arasında kurulacak olan sözleşmeler bakımından düzenlemeler getirmektedir.
Örneğin bir futbolcu ile spor kulübü arasındaki profesyonel futbolcu sözleşmesinin geçerliliği denetlenirken Türk Borçlar Kanunu’nun yanı sıra TFF’nin Türk Borçlar Kanunu’nun emredici hükümlerine aykırı olmayan düzenlemeleri büyük önem arz eder. Spor federasyonlarının düzenlemelerinin spor kulüpleri/spor anonim şirketleri, sporcular, antrenörler ve menajerler bakımından bağlayıcı olmasının hukuki temeli ise federasyonlar ile bu kişiler arasındaki sözleşmelerdir. Futboldan örnek vermek gerekir ise spor kulüpleri/spor anonim şirketleri, sporcular, antrenörler ve menajerler, ilgili spor dalında faaliyet gösterebilmek için TFF’den lisans almak zorunda olurlar. Bu lisansın verilebilmesi için ise söz konusu kişilerin TFF ile sözleşme kurmaları gerekir. Bu sözleşme ile söz konusu kişiler TFF’nin kurallarına tabi olmayı ve bu kurallara uymayı taahhüt ederler. TFF’nin kulüplere, antrenörlere ve sporculara yaptırım uygulama yetkisinin temelinde lisans sözleşmesi yatar. Elbette lisans sözleşmesi aynı zamanda bu kişilere TFF’ye karşı ileri sürebilecekleri haklar verir. TFF tarafından hazırlanmış olunan matbu lisans sözleşmeleri dikkate alındığında çoğunlukla TFF’ye tanınmış olan hak ve yetkilerden yola çıkıldığını görürüz. Oysa bu metinde yer almasa da TFF, bu kişilere karşı bir takım yükümlülüklere sahiptir. Futbol alanında rekabetin hukuka uygun gerçekleşmesini sağlamak, ilgililerin kişilik hakkını ve menfaatlerini korumak TFF’nin yükümlülüklerine örnek verilebilir.
SPOR HUKUKU ALANINDA UZMANLAŞMAK BAKIMINDAN
YABANCI DİL YETERLİLİĞİ NEDEN ÖNEMLİDİR?
Yabancı dil bilgisi spor hukuku alanında oldukça önemlidir. Ulusal federasyonların uluslararası federasyonlara üye olması ve her bir spor hukukuna ilişkin kural ve disiplinlerin tüm dünyada bu uluslararası federasyonlar eli ile yeknesaklaştırılması söz konusu. Hal böyle olunca ulusal federasyonlarımızın getirdiği birçok düzenlemenin yorumu, uluslararası federasyonların düzenlemelerinin içeriğinin anlaşılmasını gerektirir. Bunun yanı sıra spor hukukunda tahkim hukuku son derece önemlidir. Bu anlamda faaliyet gösteren uluslararası spor tahkim mahkemesi olan CAS’ın yargılama dili kural olarak İngilizce ve Fransızca olarak belirlenmiştir. Taraflar arasında farklı bir anlaşma olmadığı sürece CAS tahkim yargılamasında İsviçre Hukuku uygulanır. Ayrıca CAS Tahkimi İsviçre’de bulunduğundan, CAS tarafından verilen kararların denetimi İsviçre Federal Mahkemesi tarafından gerçekleştirilir. Dolayısıyla almanca diline hakim olmak da önemli bir avantaj sağlar. Bunun yanı sıra uluslararası federasyonlar nezdinde de tahkim yargılaması gerçekleştirilmektedir. Örneğin FIFA bünyesinde yer alan Uyuşmazlık Çözüm Kurulu (DRC) örnek gösterilebilir.
Bunun yanı sıra sporcuların faaliyet alanları kendi ülkeleri ile sınırlı değildir. Bugün ülkemizde birçok kulüp yabancı sporcu ile sözleşme kuruyor. Nitekim birçok Türk sporcu da yurt dışındaki kulüpleri tercih edebiliyor. Bu husus başlı başına spor hukukçusunun yabancı dil bilgisi edinmesini zorunlu kılıyor.
Son olarak ifade etmek isterim ki bu alanda zorunluluk olmasaydı dahi, yabancı hukuklar hakkında bilgi edinilmesi, bir diğer ifadeyle yabancı hukuk kurallarının öğrenilmesi veya yabancı mahkeme kararlarının okunması hukukçunun gelişimine her zaman katkıda bulunur. Hukukçunun sürekli karşılaştığı sorunlara farklı bir açıdan bakmasını sağlar.