3 Nisan 2021 Cumartesi
Kimden: AYÇA AKKAYAN YILDIRIM & SEDA ÖNOĞLU
Tarih : 3 Nisan 2021
Kime : Genç Hukukçu
Konu : ENERJİ SEKTÖRÜNDE ÇALIŞAN DONANIMLI ve BAŞARILI BİR IN-HOUSE AVUKAT İLE SÖYLEŞİ – I. BÖLÜM

Bu söyleşinin konuğu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2011-12 dönemi Legal English dersinden sevgili öğrencim ve çok değerli meslektaşım Av. Seda Önoğlu’na, in-house avukatlık ile ilgili sorularımı yanıtladığı için içtenlikle teşekkür ederim. Ayça Akkayan Yıldırım

Hangi pozisyonda ve ne kadar süredir çalışıyorsunuz?

5 yıldır Shell Türkiye bünyesinde Hukuk Müşaviri olarak çalışıyorum.

Şirketlerin hukuk birimlerinde genellikle nasıl bir iç yapılanma oluyor?

Bu aslında şirketten şirkete değişiyor. Genellikle büyük ve global firmalar kendi bünyelerinde bir in-house hukuk departmanı bulundurmayı tercih ediyorlar ve dışardan alınan desteği mümkün mertebe asgari düzeyde tutmaya çalışıyorlar. Benim çalıştığım şirket de bu şekilde bir yaklaşıma sahip, kendi kendine yetebilen ve mümkün olduğunca içerideki kaynakları kullanmayı isteyen bir anlayışı var. Hukuk departmanının kaç kişiden oluşacağı ise o şirketin operasyonlarının yoğunluğuna ve işkollarının fazlalığına bağlı olarak değişebilen bir durum. Bazı şirketler 1 veya 2 kişiden oluşan bir hukuk kadrosu bulundurmakla yetinebilirken, yoğun ve karmaşık operasyonlu büyük ölçekli ve genellikle çok uluslu global şirketlerde bu sayı daha fazla oluyor. Hiyerarşik yapılanma olarak ise genellikle bir baş hukuk müşaviri ve ona raporlayan hukuk müşavirleri şeklinde bir yapılanma görülüyor.

Hangi hukuk alanlarında mesleki faaliyet gösteriyorsunuz?

Ben günlük iş yaşamımda ticaret hukuku ve başta şirketler hukuku, borçlar hukuku, eşya hukuku, enerji mevzuatı, iş hukuku, rekabet hukuku, icra iflas hukuku, kişisel verilerin korunması kanunu alanlarında faaliyet gösteriyorum.

İç hukuk birimlerinin şirketin finansal birimleri ile birlikte çalışmaları söz konusu mu? Nasıl?

Evet, çoğu zaman şirketin iç hukuk birimi finans birimleri ile koordineli çalışır. Önemli yatırım kararlarında hukuk ekibine mutlaka danışılır ve o yılki finansal hedeflerin tutturulması için hukukun da bottomline’a katkısı büyüktür. Hukuk ihtiyaç duyduğu finansal bilgileri finans biriminden edinir, finans ise önemli kararlarda hukuka danışmadan ilerlemez. Özellikle hazine bölümü kredi sözleşmeleri ve bankalarla olan anlaşmalar söz konusu olduğunda hukuk biriminin görüşüyle ilerler. Finans birimi de tıpkı hukuk birimi gibi iş birimlerine hizmet veren bir “destek fonksiyonu”dur. Şirket bünyesindeki tüm destek fonksiyonları (insan kaynakları, kurumsal iletişim, finans, hukuk gibi) birbiri ile koordineli bir şekilde çalışır.

In-house avukatın finansal anlamda bilgi ve birikim sahibi olması ne derece önemli?  

Günümüzde bir hukukçudan beklenen önemli bir nitelik var, o da “commercial acumen” yani ticari zeka dediğimiz kavram. Üst düzey muhasebe ve ekonomi bilgisine sahip olmasa da, bir hukukçunun finansal kavramlara hakim olması ve şirketin finansal hedeflerini anlayabilmesi oldukça önemli. Verilen hukuki görüş veyahut hazırlanan sözleşme, söz konusu iş biriminin finansal hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik katkı sağlamalı. In-house avukatlar iş birimleri ile çok yakın çalıştıklarından bu birikim de zamanla kendiliğinden oluşuyor aslında. Genel anlamda da ekonomiyi yakından takip etmek ve gelişmeler hakkında güncel kalmak gerektiğine inanıyorum.

Çalıştığınız sektörü dikkate aldığınızda başka hangi yan alanlardaki birikimin/donanımın mesleki faaliyetleriniz bakımından önemli olduğunu düşünüyorsunuz?

Ben Türkiye’deki ana iş kolu akaryakıt dağıtımı olan dünya devi bir enerji şirketinde çalışıyorum, dolayısıyla genel olarak enerji piyasaları hakkında bilgi sahibi olmak işim açısından önemli. Bu nedenle enerji alanındaki gelişmeleri, sektör raporlarını düzenli olarak takip ediyorum. Artık enerji kavramı daha ziyade yeşil enerjiye kaymış durumda, çevreye minimum düzeyde etkisi olan alternatif enerji kaynakları ve özellikle elektrik enerjisine yönelim var ve Shell de karbon ayak izini azaltmayı hedefleyen bir şirket. Bu nedenle yeni enerji alanlarına yönelik de bilgi sahibi olmakta fayda var. Bunun yanı sıra iş sağlığı ve güvenliği de bilgi sahibi olunması gereken önemli bir alan. Genel anlamda çalıştığınız sektörün dinamiklerine hakim olmak, sektördeki gelişmeleri yakından takip etmek, sektördeki rakiplere ilişkin haberleri takip etmek, teknolojik gelişmelerden haberdar olmak ve bunları işinize nasıl adapte edebileceğinizi düşünmek önemli diyebilirim.

Tipik bir iş gününüzü kısaca anlatabilir misiniz?

Pandemi öncesi tipik bir iş günüm şirkette bilgisayarımı açarak ve arkadaşlarımla sabah sohbeti yaparak başlardı. Tabii daha çok evlerden çalıştığımız bu dönemde iş günümüzün seyri epey değişti. Öncelikli olarak bilgisayarımı açtığımda resmi gazetede o gün yayımlanan mevzuata bakarım, zira mevzuat gelişmeleri konusunda güncel kalmak ve şirkete bilgi vermek önemli. Bunu kendimde bir alışkanlık haline getirdim. Bunun dışında tabii masa başı çalışanlar olduğumuzdan her gün bizi inbox’umuzda bir e-mail trafiği bekler. Önemli ve öncelikle yapacağım işleri flag’lerim, o güne ait bir yapılacaklar listesi oluştururum. Hemen hemen toplantısız günüm yoktur, bu nedenle günümün kalanını iyi planlamam gerekir. Sürekli olarak bilgisayar başında çalıştığımdan arada küçük dinlenme molaları vermeyi ihmal etmem, öğle arasını çok acil bir işim olmadıkça mutlaka değerlendiririm. Gün içinde temposu çok yüksek bir işim var, ama iş hayatı ve özel hayat dengesine önem veren bir şirkette çalıştığımdan yoğun dönemler hariç çoğunlukla mesai sonrasına kalmayız. Ancak gün içerisinde çok farklı alanlardaki işlerle uğraşıyorum ve multi-tasking yeteneği benim işimde çok önemli. Bir iş üzerinde yoğunlaşmış çalışıyorken her an biri size gelerek bir şey danışabilir veya telefon ile arayarak başka bir şey sorabilir. Ya da hiç beklemediğiniz bir anda şirket hakkında bir inceleme başlatıldığını öğrenebilirsiniz ve öncelikleriniz bir anda değişebilir. Oldukça dinamik, çoğu zaman challenging, hiç sıkıcı ve monoton olmayan bir çalışma düzenim var diyebilirim.

İşiniz ile ilgili olarak en sevdiğiniz kısım nedir?

İşimle ilgili en sevdiğim kısım bana iş anlamında sunduğu geniş yelpaze. Gün içinde hukukun çok farklı alanlarına temas edebildiğim farklı konular önüme geliyor ve bu da benim kişisel anlamdaki gelişimime katkı sağlıyor. Bunun yanı sıra çalıştığınız ekip çok önemli, ekibimi çok seviyorum ve sosyal hayatta da sürekli görüştüğümüz, iş arkadaşlığını aşan bir yakınlığımız var. Global bir şirkette çalışmayı çok seviyorum, gün içinde dünyanın öbür ucundaki bir insanla konuşmak, farklı ülkelerde çalışan avukatlar ile toplantılara katılmak, onların tecrübelerinden öğrenmek çok değerli. Bunların dışında stabiliteyi seven ve biraz garantici bir insanım dolayısıyla düzenli bir gelir elde etmek hoşuma gidiyor.

İşiniz ile ilgili olarak en az sevdiğiniz kısım nedir?

İşimle ilgili en az sevdiğim kısım sürekli zaman baskısı içinde çalışıyor olmak. Hukuk olarak farklı iş birimlerine destek veriyoruz ve ne yazık ki herkesin işi acil oluyor. Önünüze acil olarak gelmeyen iş sayısı çok azdır. E-mail gönderip, 2 saat sonra bir e-mail gönderdim diye yanınızda birisi bitebiliyor. O an uğraşmakta olduğunuz işi bırakıp başka bir iş ile ilgilenmeniz gerekebiliyor ve yapılacaklar listeniz sürekli bir gün sonrasına devreden bir liste halinde dönüşebiliyor. Burada önceliklendirme ve zaman yönetimi konuları devreye giriyor, bu konularda kendinizi geliştirmeniz ve gerektiği yerde hayır diyebilmeniz önemli.

Zorlu bir hukuki sorun ve/veya dava söz konusu olduğunda nasıl bir hazırlık süreci izliyorsunuz?

Öncelikle kendi imkanlarımla çeşitli kaynaklardan araştırmaya girişiyorum. Konu hakkında kapsamlı bir şekilde araştırmamı yaptıktan sonra yöneticimle görüşerek ilk verilerimi ve bulgularımı sunuyorum. Ekip arkadaşlarıma da mutlaka danışıyorum ve onların da fikirlerini alıyorum. Eğer ek bir teyide veya yardıma ihtiyaç duyarsak ya da sorunun içinden hiç çıkamazsak profesyonel bir görüş alma yoluna gidiyoruz. Çoğunlukla tercihimiz konusunda uzman akademisyenler oluyor.

Dışardan hukuki servis alıyor musunuz? Alıyorsanız ne tarz bir yapılanma çerçevesinde ve hangi tür işlerde?

Evet, birkaç konuda dışardan hukuki hizmet alıyoruz. İşlerimizin yoğunluğu nedeniyle davalarımızın çoğu dışardan sözleşmeli avukatlarımız tarafından takip ediliyor, bizler içerdeki koordinasyondan ve raporlanmasından sorumluyuz. Bunun yanı sıra istasyonlarla alakalı tapusal işlemlerde sözleşmeli bölge avukatları ile çalışıyoruz, Türkiye’nin dört bir yanında bize bu alanda destek veren avukatlarımız var. İpotek tesisi, fekki, intifa tesisi, terkini, kira şerhi tesisi gibi işlerimizde bizden giden sözleşme ve yetki belgeleri doğrultusunda onlar destek veriyor. Şirketin her türlü icra takibi krediler ekibinin anlaşmalı olduğu hukuk bürosu tarafından yürütülüyor. EPDK nezdinde yapılan lisans başvuruları ve EPDK ile idari davalar konusunda Ankara’da destek veren bir sözleşmeli avukatımız var. Bunun dışında kişisel verilerin korunması uyum projesinde bize destek veren bir büro var ve rekabet hukuku konusunda da dışardan destek aldığımız bir ofis var.

Yabancı dil yeterliliği in-house avukatların mesleki faaliyetler bakımından ne derecede önemli? Kendi çalışmalarınız özelinde yabancı dilde yürütmekte olduğunuz mesleki faaliyetlerden bahsedebilir misiniz?

İngilizce olmazsa olmaz diyebilirim. Bugün baktığınızda İngilizce dil yetkinliği aramayan bir iş ilanı göremezsiniz. Artık en küçük çaplı ve yerel çalışan bir şirket dahi işe alacağı avukatta İngilizce düzeyinin çok iyi olmasını arıyor. Eğer in-house avukatlık yapmayı düşünüyorsanız mutlaka İngilizce’nizi geliştirmenizi öneririm. Hatta günlük İngilizce ile kalmayıp, Legal English anlamında da kendinizi geliştirmeniz çok önemli. E-maillerde, yazışmalarda, sözleşmelerde, toplantılarda hep hukuk İngilizcesi kullanıyoruz, yalnızca İngilizce’nizin iyi olması yeterli olmuyor. Kendi çalışmalarım özelinde İngilizce’yi en çok yönetim kurulu ile alakalı ve corporate işlerde kullanıyorum, zira yönetim kurulu üyelerimizin çoğunluğu yabancı ve tüm dokümanlar dual column veya İngilizce olarak hazırlanıyor. Bunun yanı sıra sözleşmelerimizin çoğu iki dilde oluyor. Compliance konularında global prosedür ve kılavuzlardan yola çıkarak hareket ettiğimizden bu alanda da İngilizce’yi fazlasıyla kullanıyorum. Yurtdışında çalışanlar ile yaptığım telekonferanslarda ve çalışanlara verdiğim eğitimlerde de İngilizce konuşuyorum.

 

SÖYLEŞİNİN II. BÖLÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir