Mesleğe ilk adımımı İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra attım. Eğitimim esnasında pek çok kişinin girmeyi tercih etmediği dersleri düzenli olarak ve zevkle takip etmem gerek ailemin gerekse çevremin dikkatini çekerdi ve pek çok kişi hayatıma akademisyen olarak devam etmem gerektiği konusunda hemfikirdi. Ben buna rağmen öncelikle avukatlığı denemeyi seçtim. Yasal staj ve 3 aylık avukatlık tecrübem sonrasında çalışmamın maddi ve manevi karşılığını alamadığımı görünce işten ayrıldım ve yurt dışında yüksek lisans yapmaya karar verdim. İtalya’daki yüksek lisans ve doktora maceram işte böyle başladı.
O sırada kardeşimin İtalya’da İngilizce tıp okumaya karar vermesiyle, ben de İtalya’daki hukuk programlarını araştırmaya başladım. İtalya’ya yönelmemde okul ücretlerinin düşüklüğü, diğer Avrupa ülkelerine kıyasla yaşam masraflarının daha uygun olması ve burs olanakları da etkili oldu. İtalya, genellikle gelişmekte olan ülkelerden gelen öğrencilere DSU denilen bir burs veriyor. Ayrıca öğrenciler üniversitelere başvurarak uygun fiyatlarla konaklayabiliyor. İtalyan kültürüyle Türk kültürü arasındaki benzerlikler de, diğer olanaklarının yanı sıra benim İtalya tercihimi etkileyen faktörler arasındaydı.
Araştırmalarım sonucunda bana en uygun olan programın Milano Üniversitesi tarafından düzenlenen LL.M. in Sustainable Development olduğuna karar verdim. Milano Üniversitesi İtalya’da hukuk alanında tanınan, önemli bir üniversite. İtalya’da son yıllarda sayıları hızla artan diğer İngilizce programlarla karşılaştırdığımda hem ders içeriklerinin ilgimi çekmesi, hem de Milano’da yaşamak istemem beni bu programa yöneltti. Söz konusu program her ne kadar hukuk fakültesi bünyesinde yürütülmekteyse de, sürdürülebilir kalkınmayla bağlantılı olan yönleri esas alınarak hazırlanmış olan ekonomi ve sosyoloji alanlarında da dersler içeriyor. Bu nedenle hukuk yanında diğer disiplinler hakkında da bilgi sahibi olup mesleki tercihlerini buna göre şekillendirmek isteyenler için ideal nitelikte bir program. Farklı konularda ders almış olmak benim açımdan ise nihai olarak pek bir şey değiştirmedi diyebilirim. İkinci senemde, uluslararası yatırım ve ticaret hukuku, şirketler hukuku ve iş hukuku derslerini ve tez konumu seçerken, ileride hukuk dışında bir alana yönelme isteğim olmadığını göz önünde bulundurarak hareket ettim. Ancak bu programın diğer konularda da ufkumu açtığını tereddütsüz söyleyebilirim. Ayrıca bu programın özellikle gelişmekte olan ülkelerin öğrencileri bakımından okul ücretinin düşüklüğü, burs ve konaklama imkanları gibi ekonomik bazı avantajları olduğunu da eklemeliyim. Diğer tarafan, süresinin iki sene olması, multidisipliner bir bakış açısı kazanma hedefi olmayanlar için zaman kaybı olabilir. Farklı alanlardaki dersler zorlayıcı da olabiliyor. Örneğin ben altyapım olmadığı için özellikle ekonomi dersinde zorlanmıştım. Bazı konuların yüksek lisans seviyesinde öğretilebilmesi daha önce edinilmiş temel bilginin varlığını ya da öğrencinin ekstra kişisel çabasını gerektiriyor. Bu kapsamda bazı meselelere bütüncül yaklaşmak isteyenler ve kendileri için en doğru tercihin hukuk olduğu konusunda kafasında hala soru işaretleri olan için bu programın avantajları daha fazla olabilir.
Yüksek lisans yaparken İtalya’da lisans eğitimlerini tamamlamakta olan hukuk öğrencileriyle tanışma fırsatım oldu. Bizim üniversitedeki yazılı ve uzun sınavlara kıyasen oradaki sözlü imtihanların kısalığı ve iyi not almanın kolaylığı karşısında şaşırmıştım. İtalya’da hukuk eğitimi 3 sene lisans ve 2 sene yüksek lisans olmak üzere toplam 5 seneden oluşuyor. Diğer alanlarda olduğu gibi, 2 senelik yüksek lisansı yapmayanların iş bulma şansı azalıyor, avukat ya da akademisyen olamıyorlar. Sınavların hem lisans hem de yüksek lisans seviyesinde Türkiye’ye nazaran kolay olmasına karşılık baro sınavının eleyici ve zor olduğunu söyleyebilirim. Derslerin ağırlığı bakımından Türkiye’de zaman zaman zorlanmış olmakla birlikte iyi hukuk nosyonu veren bir eğitim aldığını düşünenlerin yurt dışındaki ve özellikle İtalya’daki programların da üstesinden gelebilecekleri konusunda şüphelerinin olmaması gerekir. Diğer taraftan, donanımlı İtalyan öğrencilerin LL.M. için Amerika’ya, Almanya’ya, Belçika’ya, Hollanda’ya ve İngiltere’ye gitmeyi tercih ettiklerini de eklemek isterim.
Hukuk bilginiz ne kadar ileri seviyede olursa olsun yurtdışında başarının yolu iyi bir yabancı dil altyapısından geçiyor. Ülkemizde her ne kadar bir çok kişi iyi seviyede İngilizce bildiğini iddia etse de bunun gerçek olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu nedenle üniversite öncesinde yabancı dil yetkinliğini geliştirme imkanı bulamamış fakat ileride yurtdışına gitme planı olan herkesin bu konuya en az hukuk eğitimi kadar önem vermesi önem taşıyor. Benim görüşüme göre gerekirse bu açığı kapatabilmek adına geç mezun olmak bile düşünülebilir. Ben küçük yaştan itibaren İngilizce yetkinliğimi geliştirebileceğim bir okula gidebilmiş olduğumdan şanslı olduğumu söyleyebilirim. Ancak tabii ki hukuk İngilizcesi için mevcut akademik İngilizce altyapısının daha da çok okuyarak güçlendirilmesi gerekiyor. Ben stajlar sırasında yaptığım hukuki tercümelerin de büyük faydasını gördüm. İtalya’ya gittiğimde İtalyanca’m başlangıç seviyesindeydi ve orada kalıp kalamayacağımın belli olmadığı ilk iki senede, katıldığım kursların da yardımıyla İtalyanca dil bilgimi orta düzeye getirmekle yetindim. İtalyanca’nın iyi İngilizce bilen biri için korkulacak bir dil olmadığını söyleyebilirim. Artık planlarım netleştiği için ve doktora esnasında en az 3 sene daha İtalya’da kalacağım için şu anda İtalyanca yeterliliğimi arttırmaya çalışıyorum.
İtalya’da da, Türkiye’de olduğu gibi eğitim sisteminde İngilizce öğretimine gereken ağırlık verilmiyor. Bununla birlikte İtalyanca’yla İngilizce’nin dil bilgisi bakımından benzerliği ve her ikisinin de Latin kökenli olmalarından kaynaklanan ortak kelimelerin varlığı, bir İtalyan’ın İngilizce öğrenmesini kolaylaştırıyor. Ancak buna rağmen İngilizce yetkinliği sadece Milano gibi büyük şehirlerde ve kısıtlı olarak mevcut. Genellikle kafelerde ve restaurantlarda derdinizi İngilizce anlatmanız mümkün olmakla birlikte, özellikle devlet dairelerinde iletişim zorlaşıyor. Daha küçük yerlerde ise karşınızdakiyle İngilizce anlaşabilme şansınız çok daha düşük.
İtalya’da geçen ilk senemin sonunda yoluma doktora yaparak devam etmeye karar verdim ve hem İtalya’da hem de Avrupa’nın diğer ülkelerindeki okullara başvurmaya başladım. Böyle bir tercihte bulunmamdaki en büyük etken tezimi yazdığım alanda daha çok araştırma yapma ve uzmanlaşma isteğimdi. Diğer taraftan Avrupa ülkelerindeki üniversitelerin doktora öğrencilerine burs adı altında olmakla birlikte birçok ülkede başlangıç seviyesinde çalışan avukatların maaşına karşılık gelen bir ödeme yapması da tercihimde etkili oldu. Her ne kadar şu anda planlarımı akademisyen olma isteğiyle yapmaktaysam da, İtalyanca’m yeterince geliştikten ve doktoramı tamamladıktan sonra İtalya’da yabancı avukat olarak çalışabilmeyi de istiyorum. Doktora sırasında derslere de girmeye başlayacağımdan hem akademisyenliği hem de avukatlığı tecrübe edip o ülke özelinde hangisinin bana daha uygun olduğuna eğitimim sonrasında karar verme şansım olacak. İtalya’da avukatların doktora yapması yaygın olduğundan başlangıçta zorlayıcı olma ihtimalinin varlığına rağmen ikisinin bir arada yürütülmesinin önemli bir tecrübe olacağını düşünüyorum.
Doktora başvuru sürecinde CV kadar doktora eğitimi sonrasında tez haline getirmek üzere gönderilen araştırma projesinin kalitesi de önem taşıyor. Ayrıca hangi okula nasıl başvurulacağı hakkında yardıma ihtiyaç duyulması halinde hocalara da başvurabilir ve eğer ilgilendiğiniz konularda çalışmaları varsa onların gönüllü asistanlığını yapmayı da düşünebilirsiniz. Bunu yapmaktan çekinenler kendilerine ders veren kişilerin aynı yoldan geçtiklerini ve bir zamanlar onların da elinden birilerinin tuttuğunu unutmamalılar. Türkiye’de olduğu gibi, İtalya’da da tatmin edici seviyede mentorluk alabildiğimi ve hocalarla iletişim kurmakta zorlanmadığımı söyleyebilirim.
Özellikle yurt dışında olunması size yol gösterebilecek bir “network”e olan ihtiyacı kaçınılmaz hale getiriyor. Doktora yapmak isteyenlerin ilgilendikleri konuyu iyi tespit etmeleri, mümkün oldukça çok yere başvurmaları ve reddedilmeleri halinde ümitsizliğe kapılmamaları önemli. Zira alınan olumsuz bir cevap rekabetin son derece yüksek olduğu bu alanda başarı elde edebilmek için çabalayan kişilerin yetersizliklerinden ziyade, adayın başvurulan yerin aradığı profile uyumlu olup olmadığı ile ilgili. Birçok üniversite mülakat öncesinde CV’lere, araştırma projelerine ve referans mektuplarına puan veriyor ve bu değerlendirmeler birçok sübjektif yargıyla şekilleniyor. Bu durum dikkate alındığında müracaat sayısının arttırılmasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor sanırım.
Ben bu yolu takip ederek geçen sene İtalya’da 6 tane okula başvuru yaptım. Ancak maalesef hiçbirinden olumlu dönüş alamadım. İstanbul’a dönmek ve tekrar çalışmak için hazırlıklar yaparken başvurularıma devam ettim ve Mart ayında Bocconi Üniversitesi’nden kabul aldım. Doktoramı, uluslararası yatırım hukuku ve uluslararası şirketlerden kaynaklanan insan hakları ihlalleri üzerine, İngilizce dilinde yapacağım. Bu konuyu seçmemde yüksek lisans programında aldığım dersler yönlendirici ve etkili oldu. Yabancı yatırımcıyı korumak amacıyla geliştirilmiş olan, ancak yatırım yapılan devletin insan hakları yükümlülükleri ve kalkınma hedefleri noktasında menfaat dengesini gerektiği gibi sağlayamadığı tartışılan yatırım düzenlemeleri ve tahkimine ilişkin sorunlar ile bunlarla bağlantılı olarak birer uluslararası hukuk süjesi olmayan şirketlerin insan hakları yükümlülükleri hakkındaki tartışılagelen sorunların varlığı beni bu konuya itti. Bocconi, hem Türkiye’de hem de diğer ülkelerde İtalya’da eğitim almak isteyen öğrenciler nezdinde yüksek bilinirliğe sahip bir üniversite. Özellikle ekonomi, finans ve işletme alanında Avrupa’nın önde gelen okullarından. Hukuk programı nispeten daha az tanınmakla birlikte akademik kadrosunun ve öğrenci programının çok iyi olduğunu ve Amerika’daki Columbia University gibi önde gelen üniversitelerde LL.M. yapmış hukukçuların Bocconi’de doktora yapmayı tercih ettiklerini söyleyebilirim. Doktora programı 3 senelik. İlk sene daha çok ders ağırlıklı olmakla birlikte, tezin yazılmaya başlanması da mümkün. İkinci sene yurtdışındaki önde gelen üniversitelerde araştırma yapma imkanı da mevcut.
İtalya’da özellikle ekonomi, işletme ve finans gibi alanlarda yüksek lisans yapan yabancıların sayısı giderek artıyor. Hukuk alanında bu oran görece az olsa dahi o da günden güne artmakta. İtalya, yabancı hukukçular arasında giderek popülerleşiyor. Her ne kadar yüksek lisansımı İtalya’da yapmış olmamın doktora kabulümde etkisi olmuş olsa da, İtalyan üniversitelerinin kapıları farklı ülkelerden gelen doktora öğrencilerine de açık. Genç nüfusun az olması ve İngilizce dilinde yürütülen programların son yıllarda tanınır hale gelmesinin bunda etkili olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan hukuk alanında lisans üstü eğitim için bir seçenek olarak değerlendirilebilecek bir destinasyon. Planlamanın zamanlı yapılması adayların şansını yükseltebilir. Yüksek lisans aşamasındaki adayların Mart ya da Nisan ayında planlama yapıp Eylül itibariyle eğitime başlaması mümkün olabiliyor. Ancak doktora programı adaylarının, kontenjan azlığını göz önünde bulundurarak planlama ve araştırmalarına en az bir sene önce başlamaları yerinde olacaktır.
2 Yorum
Bu bilgilendirici paylaşım için çok teşekkür ederim.
Yurt dışında yüksek lisans ve doktora konusunda, özellikle hukuk alanında,deneyimli bir kişiden bilgilenmek güzeldi.Teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.