20 Şubat 2024 Salı
Kimden: AYÇA ÇİTİL
Tarih : 20 Şubat 2024
Kime : Genç Hukukçu
Konu : MESLEKİ PERFORMANS ve PLANLAMANIZI OLUMLU YÖNDE ETKİLEYECEK İKİ ÖNEMLİ UNSUR: PROAKTİF YAKLAŞIM ve YENİLİKÇİLİK

 

“Hukukçu adayları kariyerlerini inşa ederken nereden başlamalı?”

Rekabetçi ve zorlu profesyonel yaşamın içinden baktığımda bu sorunun aklıma ilk getirdiği düşünce, Kendinizi iyi tanımalı, koşullarınızı gerçekçi şekilde değerlendirebilmelisiniz! oluyor. Her insanın içerisinde bulunduğu gerçeklik farklıdır ve hiçbir zaman kendinizi başkalarıyla kıyaslamamalısınız. Kariyer inşa etmek fazlasıyla öznel ve stresli bir süreç olmakla birlikte; bu süreç, kişinin kendini iyi tanıması ve içerisinde bulunduğu koşulları gerçekçi biçimde değerlendirerek gelişim adımları atmasıyla daha yönetilebilir hale geliyor.

KENDİNİZİ ve MESLEKİ GELİŞİMİNİZİ SINIRLAMAYIN

Hukukçu olmanın yalnızca yürürlükte olan kanuna ilişkin düzenlemeleri ve sair regülasyonları öğrenmek olmadığını ve hukuk nosyonuna sahibi olabilmenin önemini mümkün olduğunca erken kavrayabilmek de son derece önemli. Hukuk nosyonu, hukukun evrensel ilke ve esaslarının varlık nedenleri ile bunların işlevlerini kavrayarak gerçekçi şekilde değerlendirebilir hale gelebilmeyi temsil eden ve ancak zamanla gelişen bir farkındalık. Bu farkındalığın kazanılması ve geliştirilmesindeki en önemli anahtarlardan birisi, yerel hukuki ihtiyaç ve gelişmelerle sınırlanmadan, dünya çapındaki hukuki ihtiyaç ve gelişmelere de hâkim olabilmek. Bunun yolu da biliyorum ki herkes duymaktan çok sıkıldı ancak, İngilizce diline akademik düzeyde hâkim olmaktan geçiyor.

YABANCI DİL YETERLİLİĞİNİZİ GELİŞTİREBİLİRSİNİZ

Birçok genç hukukçunun korkulu rüyası haline gelen yabancı dil yeterliliğinin geliştirilmesi günümüz koşullarında düşündüğünüz kadar da zor değil. Özellikle internetin sağladığı faydalar düşünüldüğünde giderek daha kolay hale geliyor bile denilebilir. Bu kapsamda Cambly veya Dualingo gibi uygulamalardan faydalanmanın yanı sıra, günlük dinleme listelerinize ekleyeceğiniz İngilizce şarkıların ve izleme listelerinize ekleyeceğiniz dizilerin İngilizce sözlerini ve altyazılarını istikrarlı biçimde takip etmek de yavaş olmakla birlikte dil gelişimine önemli katkı sağlıyor. Ben, Türkiye’nin ufak bir şehrinde nitelikli bir yabancı dil eğitimi alamadığım sıradan bir liseye giderken, önerdiğim bu yöntemleri uygulayarak İngilizce öğrenmeye başlamıştım. On yıl sonra kişisel çabalarımla geldiğim bugünkü noktada profesyonel düzeyde İngilizce yeterliliğine sahibim.

FARKLI KÜLTÜRLERLE KURACAĞINIZ HER TÜR İLETİŞİM
MESLEKİ ANLAMDA DA UFKUNUZU AÇIYOR

İngilizce yeterliliği, uluslararası yayınlara erişebilmenin yanında aynı zamanda kişinin uluslararası projelere katılması suretiyle dünyanın farklı noktalarından gelen hukuk veya farklı fakülte öğrencileri ile bir araya gelmesinin de önünü açabiliyor. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenci olduğum dönemde Polonya’da katıldığım uluslararası vergi hukukuna ilişkin SELS (Summer ELSA Law Schools), Finlandiya’da katıldığım ve Finlandiya ile Fin kültürünü tanıtmanın yanı sıra birçok farklı şirketin işleyişlerine ve farklı birçok konuya daha değinilen konferanslara ev sahipliği yapan International Helsinki Days tecrübelerimi ve AIESEC aracılığıyla Romanya’da katıldığım ve çocuklara gönüllü olarak İngilizce öğrettiğimiz uluslararası projeyi düşündüğümde şunu fark ediyorum ki farklı kültürlerle kurduğunuz her tür iletişim fazlasıyla ufuk açıcı olabiliyor. Siz bunu çok sonradan fark etseniz bile, bu bir gerçek! Hukuk fakültesi sürecimde söz konusu uluslararası projelerde geçirdiğim zamanı ve edindiğim tecrübeleri düşündüğümde, bunların yurt dışında kariyer yapma kararı almamda ne kadar etkili ve cesaretlendirici olduğunu da görebiliyorum. Yeni tecrübelere açık olun!

PROAKTİF BİR HUKUK ÖĞRENCİLİĞİ SÜRECİ
MEZUNİYET SONRASI BELİRSİZLİKLERİN AŞILMASINI KOLAYLAŞTIRIYOR

Hukuk fakültesindeki öğrencilik yıllarımdan bir başka gözlemimi daha paylaşmak isterim.  Aktif olarak öğrenci kulüp ve derneklerinde görev alanlar ile yalnızca dersten derse okula gelenlerin mezuniyet öncesi ve sonrasındaki süreçlerini genel olarak değerlendirdiğimde, her zaman proaktif yaklaşıma sahip ve yenilikçi olmanın önemli avantajlar sağladığını ve fark yarattığını söyleyebilirim. Gerekli hazırlıkları yaparak yeni koşulların oluşmasını sağlayan bu yaklaşım, hem geleceğin hukukçuları olarak fakülte arkadaşlarınızla ilişkinizi sıradan bir arkadaşlığın ötesine taşıyor hem beraber yapılan çalışmalar ve edinilen tecrübeler daha öğrenci iken çalışma disiplininizin oluşmasına katkıda bulunuyor hem de kendi profesyonel çalışma tarzınız ile ilgili bilinçlenmenize katkıda bulunuyor. Mezun olduğunuzda ise tabiri caizse “kendinizi tanıyor olmak” kariyerinizde çok daha doğru kararlar almanıza yardımcı oluyor.

Bahsettiğim proaktif yaklaşım ile daha üniversite öğrencisiyken ileride uzmanlaşabileceğinizi düşündüğünüz ve ilgi duyduğunuz alanlara ilişkin konferanslara katılabilir, fakültenizde düzenlenen akademik toplantı ve konferansların organize edilmesine gönüllü olarak katkı sağlayabilir, veyahut hukuk öğrencilerine yönelik ulusal ve uluslararası projelerde yer alabilirsiniz. Bu tecrübelerin her biri mezun olduğunuz aşamada neler yapabileceğinizi ve neler yapmak istediğinizi belirlemenizde yol göstericiniz olacak. Bu yazıyı okurken bunun önemini anlamlandıramayabilirsiniz, mezun olmanıza daha uzun bir süre de olabilir, daha çok zamanım var diye düşünebilirsiniz. Ancak, zaman hızlı geçiyor ve her süreçte ne yapmamız gerektiğinin dayatıldığı bir eğitim sisteminden çıkıp mezun olduktan sonra yaşanan belirsizlik hali son derece tatsız olabiliyor.

Ben, hukuk fakültesi üçüncü sınıf öğrencisiyken uluslararası vergi hukuku alanında çalışmak istiyordum. 2019 yılında Polonya’da katıldığım ELSA (European Law Students’ Association) tarafından organize edilen uluslararası vergi hukukuna ilişkin yaz programından (Summer ELSA Law School) sonra bu alanın aslında bana göre olmadığını anladım. Son sınıf öğrencisiyken bu kez Marmara Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi öğrencileri olarak bir araya gelerek oluşturduğumuz takım ile birlikte İstanbul Tahkim Merkezi (ISTAC) tarafından düzenlenen “Geleceğin Tahkim Avukatı” yarışmasına katıldığımda ise daha önce hiç düşünmediğim halde ticari tahkim alanında çalışmak isteyebileceğimi fark ettim. Hazırlık ve planlamalarımı bu çerçevede yönlendirdim.

MEZUNİYET SONRASINDAKİ MESLEKİ FIRSATLARI ANCAK SİZ YARATABİLİRSİNİZ

Söz konusu deneyimlerim sayesinde önemli beceriler elde ettiğimi, kendimi geliştirdiğimi ve neler yapabileceğim ile neler yapmak istediğimi daha gerçekçi şekilde değerlendirebilir hale geldiğimi söyleyebilirim. Hukuk fakültesinden mezun olduğumda tahkim alanında yüksek lisans yapmak üzere Queen Mary University of London’a başvuru yaptım. Hukuk öğrenciliğim esnasındaki ders dışı deneyimlerimin, not ortalaması çok da yüksek olmayan bir öğrenci olarak yaptığım yüksek lisans (LL.M.) başvurumun olumlu sonuçlanmasına da büyük katkı sağladığını belirtmeliyim.

Yüksek lisans tezimi sunduktan sonra mezun olmayı beklediğim süreçte ise, pandemi öncesinde yine ELSA’nın STEP programı kapsamında kabul aldığım ancak pandemi dolayısıyla katılamadığım Studio Legale Associato Calabresi Guadalupi’de staj yapmaya başladım. Milano’da yalnız yaşadığım bu süreçte özellikle fark ettiğim şeylerden biri de şuydu: çalıştığınız ülkeler ve ofisler değişse bile, yüksek bir çalışma disiplinine sahip olmanın sağladığı getiriler değişmiyor. İstanbul’da çalıştığım dönemde çok daha sıkı mesai saatlerine bağlı bir çalışma biçimi varken Milano’daki çalışma biçiminin bu olmadığını, ancak çalışma kültürleri değişse bile self-disiplin ve motivasyona sahip olmanın farklı kültürlerde de her daim takdir edildiğini fark ettim. Milano’daki stajımı tamamlamamın, yüksek lisans programından da mezun olmamın ve hemen akabinde de İngiltere’de avukatlık yapabilmem için gerekli olan denklik sınavını (Solicitor Qualifying Exam- SQE) geçmemin ardından ise London Court of International Arbitration’da staj yapmaya başladım. Buradaki stajım sürecince işine tutkuyla bağlı, son derece farklı kültürlerden gelen ve fazlasıyla donanımlı insanlarla çalışma fırsatı buldum. Bunun yanı sıra, daha önce hukuk firmalarında tecrübe etmediğim bir açıdan deneyim elde etme şansı da yakaladım. Bu deneyim, tam olarak beklenti ve isteklerimiz çerçevesinde olmasalar bile önümüze çıkan fırsatlara açık fikirli şekilde yaklaşmak gerektiğini ve her bir fırsattan farklı kazanımlar çıkarılabileceğini bir kez daha görmemi sağladı.

Yurt dışında kariyer inşa etme sürecinin henüz başında biri olarak tüm cevaplara sahip olmadığımı belirtmem gerekiyor. Ancak şimdiye kadar deneyimlediklerimden yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki mesleki anlamda gelişebilmenin yanı sıra kariyer planlaması bakımından da proaktif yaklaşıma sahip, girişken ve yenilikçi olmak fark yaratıyor. Ayrıca profesyonel anlamda istikrarlı ve belki de bir ölçüde inatçı olmak da önemli. Aylarca olumsuz sonuç alsanız dahi, bıkmadan hedefleriniz doğrultusunda mevcut ve potansiyel fırsatların peşinden gitmeniz gerekebiliyor.

KENDİ KENDİNİZİ AŞMAYA ODAKLANIN

Her birimizin birikimleri ve içerisinde bulunduğu koşullar farklı. Özellikle Londra’daki uluslararası özellikler taşıyan rekabetçi akademik ve profesyonel çevrelere girdikten sonra daha net olarak farkına vardığım önemli bir noktaya tekrar vurgu yapmak istiyorum: Her zaman sizden daha iyi koşullara sahip olmuş/olan kişiler olacak. Bu kişilerin mesleki birikim ve becerileri ile profesyonel anlamda yaptıklarını gözlemlemelisiniz ve ancak kendinizi bu kişilerle karşılaştırmamalısınız. Anlamsız karşılaştırma, umutsuzluk yaratarak sadece kendi koşullarınızı tahlil etmekte ve size uygun bir aksiyon planı hazırlamakta gecikmenize sebep olur. Güçlü ve zayıf noktalarınızı belirleyerek önünüze çıkan fırsatları değerlendirin, hayatınız ve mesleki geleceğiniz üzerinde söz sahibi olmanın farkındalığı ile adım atarak fırsatlarınızı yaratın ve kendi kendinizi aşmaya odaklanın!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.