15 Mayıs 2021 Cumartesi
Kimden: AYÇA AKKAYAN YILDIRIM
Tarih : 15 Mayıs 2021
Kime : Genç Hukukçu
Konu : ETKİLİ YAZMA ve REDAKSİYON: HUKUKÇUNUN MESLEKİ YAŞAM BİÇİMİ

Size bir konu verilse ve hakkında bir kompozisyon yazmanız istense… Standart bir dil sınavındasınız ve testin uygulandığı dildeki yeterliliğiniz ölçülüyor diyelim. Üzerinde daha önce düşünmediğiniz, ilgi alanınıza girmeyen ve pek bilgi sahibi de olmadığınız bu konuda mümkün olduğunca kompozisyon ve dilbilgisi kurallarına uymaya çalışarak yazıyı verilen süre içinde yazacaksınız. Peki sizin profesyonel anlamda değerlendirilmenize araç olacak mesleki bir metin kaleme alıyorsanız yaklaşımınız farklı olur muydu?

Avukat olarak bir dava dilekçesi, hakim olarak bir karar ya da araştırmacı olarak bir makale yazıyorsunuz diyelim. Hukukçu olarak profesyonel düzeyde yazma sürecinde yazarı en fazla ne(ler) endişelendirir? Ben kendi adıma cevaplayayım. Hukuki yazmada beni en çok yazdıklarım hakkında düşüncelerimi yeterince iyi organize edememek, yeterince etkili sunamamak ve yazdıklarımın yanlış olması ihtimalleri endişelendirir. Tüm bu unsurların esasen bağlantılı oldukları ve sonucu birlikte ortaya çıkardıkları da tartışmasız. O halde ortaya çıkacak nihai metnin birinci sınıf fikirlerin yine aynı mükemmellikte yansıtılmış olduğu bir metin olması temel hedefimiz olmalı. Acaba bu tüm hukukçuların temel hedefi oluyor mu?

Uzun yıllardır süregelen ve temyiz ile karar düzeltme aşamalarından geçerek neredeyse on yıl sonra tekrar yerel mahkeme önüne gelmiş standart bir tasarruf iptali davasını düşünelim. Bozmaya uyup uymayacağına ilişkin kararını, dosya önüne tekrar geldikten ancak bir yıl sonra verebilen, gerekçeleri ile olayın özellikleri ve vermiş olduğu hüküm tamamen uyumsuz olan bir hakim hukuki yazma konusunda benimle aynı endişeleri paylaşıyor olsa idi davanın taraflarını birçok açıdan kayba uğratan kararı farklı olmaz mıydı? Aynı bağlamda, müvekkilini uluslararası bir ticari tahkim sürecinde temsil etmek üzere yetki almış bir avukat sistemli yazma faaliyetine ilişkin vurguladığım hususları aynı hassasiyetle ele alsa idi süreci tamamen farklı yöneterek sonucu müvekkilinin (daha) lehine olacak şekilde etkileyemez miydi?

 

YAZMAYI VE REDAKSİYON YAPMAYI CİDDİYE ALARAK UYGUN BİR GELİŞME PLANI OLUŞTURUN

Etkili hukuki yazma ve redaksiyon yapma hususlarında üç aşamadan oluşan bir gelişme planı yapabilirsiniz.

Öncelikle okumanız lazım. Her gün düzenli olarak kurgusal olmayan yazın türlerinde okuma yapmalısınız. Elbette bu çabayı önce mesleki ana dilinizde göstermeniz uygun olur. Bu aşama bakımından kaynak bulmakta zorlanmayacağınıza eminim. Sonrasında İngilizce hukuki yazmanızı geliştirmek için de bu anlamda okumalar yapmak isterseniz online olarak ulaşabileceğiniz haftalık ya da aylık dergilerde yayınlanan makaleleri tercih etmenizi ve yazım tekniklerine, cümle kurgularına ve akışa (yazar ilgiyi nasıl çekiyor) odaklanmanızı öneririm. The New Yorker ve The Atlantic benim favorilerim.

Podcast dinlemenin ya da YouTube videosu seyretmenin günümüzde oldukça popüler olduğunu ve tercih edildiğini biliyorum. Bilgilenme açısından önemli kaynaklar oldukları halde, bu seçeneklerin yazma becerinizi geliştirme bağlamında okuma faaliyetinin yerini tutabilmelerinin pek de mümkün olmadığını düşünüyorum.

İkinci olarak, daha önce hem mesleki ana dilimizde hem de İngilizce olarak önermiş olduğum hukuki yazma yöntemine ilişkin kaynaklardan en azından bir kısmını edinerek her gün düzenli olarak (kısa süreli de olsa) gözden geçirin.

Sözünü ettiğim kaynakları tekrar gözden geçirebilmeniz için ilgili paylaşımların linklerini aşağıda tarih sırasıyla sunuyorum:

8 Mayıs 2020 – Hukuki Yazma Becerisinin Önemi ve Geliştirilmesi

15 Mayıs 2020 – Yabancı Dilde Hukuki Yazma Becerisinin Geliştirilmesi İçin Gereken Alt Yapının Oluşturulması (I)

30 Ağustos 2020 – Hukuki Bilgisini Yöntemli Olarak Uygulamak İsteyenlere Okuma Önerileri

12 Eylül 2020 – Taslağı “Parlak” Bir Hukuki Metne Dönüştürmek

13 Mart 2021 – Hukuki Yazmada Planlama

Süreç içinde bu kaynakların sunduğu yapıyı özümsediğinizi göreceksiniz. Ancak, bununla bağlantılı üçüncü adımı da atmanız şartıyla. Her gün en az bir paragraf yazmayı deneyin. İlk etapta ne konuda yazdığınız çok da önemli değil. Sonraki aşamalarda hukuki bir sorun tespit ederek onun hakkında yazın. Denemelerinizi önce Türkçe, sonra da İngilizce olarak kaleme alın. Elbette Word’ün Dil Çeviri özelliğini ya da Google Translate’i kullanmadan! Zaten Türkçeye ve İngilizceye gerçekten belirli bir düzeyde hâkimseniz bu kullanımların sonuçlarını (!) değerlendirebileceğinize eminim.

 

 

Bu üç aşamalı planı düzenli olarak uyguladığınızda belirli bir süre sonra mesleki yazmada gelişmeye başladığınızı göreceksiniz. Aynı zamanda da daha temkinli biçimde yazmaya başlayacaksınız. Bu tespit çok önemli. Zira ancak bu aşamaya geldiğinizde yazma faaliyetiniz sonunda ortaya çıkacak nihai metni düşünecek, bunun mümkün olduğunca birinci sınıf bir metin olması için ölçülü ve tedbirli davranacaksınız.

 

YAZDIKLARINIZI BİR EDİTÖR TİTİZLİĞİ İLE GÖZDEN GEÇİRİN

Yukarıdaki gelişme adımlarından üçüncüsü çerçevesinde yazdıklarınızı hem kendiniz redakte edin hem de bir arkadaşınızdan redaksiyon desteği isteyin. Kaleme aldığınız denemeleri değişip birbirinizin yazdıklarını redakte edebilirsiniz. Daha ciddi, kapsamlı çalışmaların değerlendirilmesi için ise daha yetkin bir gözden destek almak her zaman iyi sonuçlar verir.

Peki yazdıklarımızı redakte etme şansımızı kullandığımızda neler yaparız? İki ya da üç kelime ile anlatabilecekken ondan hatta yirmiden fazla kelime kullanarak anlatmış olduğumuz kısımları kısaltabilir miyiz? Bağlantılı olarak tek cümlede ifade edebilecekken üç ayrı cümlede açıkladığımız hususları öz olarak birleştirebilir miyiz? Bölerek müstakil cümleler halinde kurgulayıp daha anlaşılır (açık) kılabilecekken yarım sayfalık bir paragraf olarak düzenlediklerimizi netleştirebilir miyiz? Gereksiz tekrarları ve laf kalabalığını eleyebilir miyiz?

Örneğin sekiz sayfalık bir dilekçenin ilk taslağı üzerinde bu tarz bir yeniden yazma/redaksiyon çalışması yaptıktan sonra, nüanslarında ve içeriğindeki önemli noktalarda hiçbir eksilme olmaksızın dört ya da beş sayfalık bir ikinci taslak ortaya çıkması pek muhtemeldir. Aynı şekilde sayfalarca kaleme alınmış ve hangi hususu ihtar ettiğini anlamak dahi mümkün olmayan bir ihtarnamenin yarım sayfadan ibaret olup, gerekli etkiyi yaratabilmesi de mümkündür. Elbette bu dönüşümü sağlayabilmek zamanınızı ve enerjinizi alır. Aksi halde ortaya içeriğinde her akla gelenin bulunsun kabilinden yer verildiği bir metin çıkması hiç de şaşırtıcı değildir. Peki ortaya çıkan bu tarz bir nihai metin yazarı olan hukukçuları ne kadar rahatsız ediyor?

İş yükü ve yoğunluk içinde “hiç kimsenin önce yazacak, sonra da yeniden yazıp redaksiyon yapacak zamanı ve enerjisi yok” savunması yapılabilir elbette. Peki yazma faaliyetlerini profesyonel anlamda yürüten bir hukukçunun mesleki sorumluluğu göz önünde bulundurulduğunda böyle bir savunma yapabilecek lüksü olmalı mı? Diğer taraftan, yeniden yazma ile genellikle sadeleşmenin kastetildiği, bu durumda da yazılanın ağırlığını, gücünü yitirdiği, herkesin söyleyip yazabileceği şeyler haline geldiği de pekala iddia edilebilir. Asıl ifade etmek istediğimizi bazı durumlarda belirli saiklerle biraz daha karmaşık sunmamız gerekebildiğini inkar edemem. Bu bilinçli yaratılan karmaşıklığın hangi koşullarda gerekli olabildiğini ve dengesini ayarlamak mümkün mü? Kanaatimce mümkün, ancak bunun bir formülü olmadığını, zaman ve tecrübeyle gelişebildiğini söylemeliyim.

 

YUKARIDA SORU OLARAK FORMÜLE ETTİĞİM REDAKSİYONA İLİŞKİN ADIMLARI

KENDİ YAZMA RUTİNİNİZE VE YÖNTEMİNİZE UYARLAMAYA ÇALIŞIN

Bu paylaşımda yer verdiğim her bir soruyu önce ayrı ayrı, sonra bütünsel olarak değerlendirin, cevaplamaya çalışın. Redaksiyon aşamasında, yazdığınız metindeki her bir kelimenin gerçekten gerekli olup olmadığını düşünün, eleme yapın, iç bağlantıları kurun, özü verin, doğrudan bir stil kullanın, lafı dolandırmayın, gerekiyorsa ayırmaya gidin ve anlamı netleştirin, vurgunuzu yapın. Ortaya ne kadar farklı sonuçlar çıkarabileceğinizi göreceksiniz. Tüm bu aşamalar sonrasında (varsa) metnin akışındaki pürüzleri, mantıksal ve teknik aksaklıkları da daha rahat şekilde tespit edebileceğinizi söyleyebilirim.

En başarılı yazarların dahi ilk yazmada mükemmeli yakalayamadıkları, yeniden, yeniden yazdıkları dile getirilir. Profesyonel olarak yazan ve bunu mesleklerinin icra edilmesi yollarından biri olarak süreklilik içinde yapan tüm hukukçuların, redaksiyonun etkili yazma bakımından gerekliliği ve önemini her daim göz önünde bulundurması dileğiyle…

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.